"..... ALLAH size güçlük çıkartmak istemez, Ancak O sizi Tertemiz / Ak pak/Arı duru kılmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister, Umulurki şükredersiniz "

21 Kasım 2010 Pazar

Çağları aşan bir hijyen projesi: Abdest

Beden hijyeni konusunda, ne günümüzde ne de geçmişte abdeste denk sayılabilecek bir uygulama göstermek mümkün değildir. Gerek toplumdaki yaşayan kadın-erkek bütün bireyleri kapsaması, gerek günlük beden temizliğinin yapılma sıklığı, gerekse herkes tarafından hiç aksatmadan uygulanıyor olması itibariyle abdestle boy ölçüşebilecek ikinci bir proje göstermek imkan haricidir.

Abdest sayesindedir ki, milyonlarca insan dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, hangi milletten olursa olsun yaz-kış, gündüz-gece demeden her gün günde beş kez beden temizliğini en üst düzeyde yapmaktadır. Peygamber Efendimizin (SAV), Allah’ımızın emri olarak getirdiği ve uygulamaya koyduğu abdest ilk günden itibaren bütün Müslümanlarca kabul görmüş ve dinin değişmez en önemli bir kuralı olarak uygulanagelmiştir. O asırdan bu asıra bir Müslüman düşünelemez ki günde beş vakit beden temizliği yapmış olmasın. Müslümanlar dışında, hiçbir çağda beden temizliğine bu denli dikkat eden ikinci bir topluluk gösterilemez. Mesela;17.yüzyılda bir İstanbul’a bir de Paris,Roma veya Berlin’e gidiniz. Günde beş kez elini,yüzünü, ayağını yıkayan bir insan görürseniz biliniz ki bu insan kesinlikle müslümandır. Bir tarafta günde beş kez elini,yüzünü,kollarını,ayaklarını yıkayan insanlar, diğer tarafta olsa olsa günde bir-iki kez ellerini yıkayan insanlar. Bu durum dünyanın diğer bölgeleri için de farklı değildir.

Abdestin gerçek değerini anlamak için çağdaş tıbbın ulaştığı bilgilere bakmak yeterli olur.

Mikroorganizma (mikroplar) aleminin keşfedilmesiyle tıpta tam bir devrim yaşanmıştır. 1850’li yıllarda insanlığı kasıp kavuran salgın hastalıkların mikroplar tarafından yapıldığı anlaşılmış, giderek salgın hastalıklara karşı en iyi korunma yönteminin de temizlik olduğu kanıtlanmıştır.

Günümüz hijyen kitapları, hijyen konusunu şu temel başlıklarla anlatmaktadır.

A. Kişisel hijyen(Beden temizliği,elbise temizliği, yiyecek temizliği)

B. Ev temizliği (Mutfak,banyo temizliği)

C. Çevre temizliği (atıkların uygun şekilde uzaklaştırılması)

D. Yeterli temiz su sağlanması

Konumuz olan kişisel hijyen konusunu açalım.

Kişisel hijyen; El, yüz, burun,ağız, saç,göz, tırnak,ayak, perine ve deri temizliğinden ibarettir.

1.El hijyeni:

Bugün el yıkamanın önemi bütün tıbbi kitaplarda şiddetle vurgulanmaktadır. Çünkü;İnsanlar, mikropları çevrelerinden elleriyle alırlar. Sonra yine elleriyle bu mikropları yüzlerine, burunlarına ve ağızlarına bulaştırırlar. Mesela grip hastalığına yakalanmanın en önemli yolu mikrop bulaşmış ellerin buruna sürtülmesidir. Bu mikrobu alan kişi el yıkamamayı sürdürürse etrafındaki herkese mikrobu yayar.Böylece çevresindeki birçok suçsuz insanın hastalanmasına hatta ölmesine neden olur. Sadece grip hastalığı bile hala insanoğlunun ciddi sağlık sorunlarından birisidir. Geçmiş yüzyıllarda da milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuştur. İnsanlık tarihinin en kanlı savaşı olan ve dört yıl süren birinci dünya savaşından sonraki büyük grip salgınında ölenlerin sayısı bu savaşta ölenlerin sayısından daha fazladır. Bu ibret levhası el yıkamanın önemini en açık biçimde göstermektedir.

Dünyadaki enfeksiyonla mücadele kuruluşlarından birisi International Federation of Infection Control(IFIC) adındaki organizasyondur. IFIC’in hastane infeksiyonlarının(bir hastadan diğerine hastalığı bulaştırmanın) önlenmesindeki tesbiti; “En önemli korunma yolu elleri yıkamaktır. El yıkama hasta ile personel arasında bakteri taşınmasını önleyen en etkili yoldur. Hastane enfeksiyonlarında en önemli bulaşma yolu personelin kirli elleridir. Basit sabun ve suyla el temizliği orta derecede kirlenmiş ellerden zararlı mikroorganizmaları uzaklaştırır.” IFIC, ayrıca ellerin nasıl yıkanması gerektiğini ayrıntılarıyla açıklıyor ve parmak aralarının yıkanmasına vurgu yapıyor.

Yine, International Federation of Infection Control, şu hastalıkların hepsinin el temasıyla bulaştığını ve bunlardan korunma yolunun el yıkama olduğunu belirtiyor:

  • Tifo, kolera, dizanteri,

  • Bulaşıcı sarılık, çocuk felci, uçuk,

  • menenjit, sitomegalo virüs,

  • viral konjiktivit(göz infeksiyonu)

  • deri çıbanı (impetigo), uyuz, herpes zoster

Amerikan infeksiyon hastalıkları kontrol ve önleme merkezi şöyle diyor: İnfeksiyon hastalıklarından korunmanın en iyi yolu sık el yıkamadır.(Frequent handwashing is one of the best way to prevent the spread of infectious deseases –National center for infectious deseases)

Bu öneriler gerçekten bilimsel ve insanlara çok faydalı öneriler. Eğer bu öneriler dikkate alınsa ve tüm insanlar tarafından uygulansa tarih boyunca ve halen milyonlarca insanın ölmesine sebep olan bulaşıcı hastalıklar önlenmiş olur. Geçmiş yüzyıllarda, sadece tifo,kolera ve dizanteriden ölenlerin sayısı tüm savaşlarda ölenlerin sayısından daha fazladır. Bilim dünyası bu önerilerini mikroorganizmaları öğrendikten sonra yapmaya başladı. El yıkamanın şiddetle tavsiye edilmesi son 30-40 yıllık bir zaman dilimini kapsar. Acaba tarihte sık el yıkamayı daha önce insanlara tavsiye eden ve hatta sık el yıkamayı zorunlu kılan bir insan var mıdır? Evet. Bu kişi Hazreti Muhammed’dir(SAV). Peygamber Efendimiz Allah’ımızın emri olarak günde beş kez el yıkamayı kendisine inananlara tebliğ etmiştir. “Ey iman edenler! Namaz için kalktığınızda, yüzünüzü, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başınızı meshedin, topuklara kadar da ayaklarınızı yıkayın.” (Maide 6) Bu ayetle Kuran-ı Kerimde abdest açıkca tanımlanmış ve namaz kılmadan önce el yıkama zorunluluğu getirilmiştir.

İslam sık sık el yıkamayı çok çeşitli vesileleri kullanarak teşvik etmiştir. İşte örnekleri;

  • Yatarken abdest almak sünnettir.

  • Peygamberimiz(SAV), kendisine inananlara öfkelendiklerinde abdest almalarını öğütlemiştir.

  • Yine, Peygamberimiz(SAV); Gıybet(onu bunu çekiştirme), yalan, koğuculuk gibi günahları işleyenlerin derhal tövbe etmelerini ve abdest almalarını emretmiştir.

  • Yemekten önce ve sonra el yıkamak sünnettir.

  • Tuvaletten sonra el yıkamak sünnettir.

  • Kur’an öğrenebilmek ve okuyabilmek için abdest almak gerekir

  • Kabeyi tavaf edebilmek için abdest zorunludur.

  • Hadis-i şerif’de “Bilin ki en hayırlı ameliniz namazdır. Gerçek mü’minden başkası da daima abdestli olmaya çalışmaz.” denilerek insanların sık sık el yıkamaları garanti altına alınmıştır.

Abdesti bozan şeyleri düşününüz ve her insanın bunlardan sonra abdest aldığını(el yıkadığını) göz önüne getiriniz. Böyle bir toplumda bulaşıcı salgın hastalık olur mu! Elbette olmaz. İnfeksiyon hastalıkları kontrol ve önleme merkezi ne diyor. “İnfeksiyon hastalıklarından korunmanın en iyi yolu sık el yıkamadır.” İşte uygulama “abdest”.

Yine bir hadis-i şerif’de “Abdest aldığın zaman el ve ayaklarının arasını iyice ovuşturup temizle” -Tirmizi taharet 30

” buyrularak, International Federation of Infection Control’ün yeni yeni önerdiği parmak arası temizliğine o günden dikkat çekiliyor. Acaba Müslümanlar bu öğüdü dikkate almışlar mıdır? Evet, abdest alırken parmak aralarını yıkamaya islami litaretürde hilalleme denilir ve abdest alan Müslümanların çoğu bu bilgiyi uygular.

İslamiyet, el yıkamanın yanında her abdestte kolları da yıkatmaktadır. Bugün yayınlanan hiçbir hijyen kitabında, cerrahlar dışındaki diğer insanlar için, ellerin yanında kolların da yıkanmasını öneren tek bir satır yoktur. Çağdaş tıpta, ellere ilaveten kol yıkama sadece cerrahi yıkanma için zorunlu kılınmaktadır.Sokaktaki her insanın, elleri yanında kollarını da yıkadığını düşününüz. Böyle bir toplumu bulaşıcı hastalıklar tehdit edebilir mi!

Bundan 200 yıl önce yaşayan bir insana sık sık hiç olmazsa günde beş kez ellerini yıkamalısın denilseydi herhalde kahkahalarla güler ve muhtemelen “ellerimden ne istiyorsun “ derdi.Ama, Müslümanlar hiç nazlanmadan asırlar boyu bugünkü tıbbın öngördüğünden daha sık ellerini yıkadılar.

Yine sokakta dolaşan herkesin gün boyunca rahatlıkla elini yıkayabileceği yerler, sadece İslam ülkelerinde mevcuttur. Her ibadet yerinin yanında halka her zaman açık olan bir abdest alma yeri mevcuttur.Bugün Dünya sağlık örgütünün her insana el yıkamayı öğretmek için uğraşması elbette güzel bir başlangıçtır. Ancak bu çabalara çok daha önce başlayan ve bütün Müslümanlara yüzde yüz oranında uygulatan Peygamberimizdi(SAV).

2.Yüz hijyeni:

Yüz yıkama, özellikle göz enfeksiyonlarından korunmada çok önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü(WHO), dünyada her yıl 9 milyon insanın kör kalmasına sebep olan trahomun 2020 yılına kadar temizlenmesi için bir çalışma başlatmış ve bunun için en temel kuralın yüz yıkama ve çevre temizliğinin sağlanması olduğunu belirtmiştir. Sokaktaki insana sık sık yüzlerini yıkatabilirsek ve çevre temizliğine duyarlı hale getirebilirsek 2020 yılında artık 9 milyon insan kör kalmayacaktır. Her yıl 9 milyon insanın, yüz yıkama ihmalinden dolayı kalıcı kör olması ne kadar acı. Dünya sağlık örgütünün bu çalışması elbette her türlü övgüye layık. Yılda 9 milyon insan kör kalırsa ,10 yılda kör kalanların sayısı 90 milyon eder. Bu sayı Türkiye nüfusundan bile fazla.

Dikkat ediniz. WHO’nun başlattığı yüz yıkama ve çevre temizliğini Peygamberimiz 14 asır önce başlatmıştı. Çevre temizliği bilincinin hiç gelişmediği o çağda Peygamberimizin çevre bilinciyle ilgili hadis-i şerifleri başlı başına incelenmesi gereken bir konudur. Bu konuyu uzmanlarına bırakıp çevre temizliği ile ilgili Peygamberimiz’in hadislerinden bir tanesini kayda geçirelim: “Çevrenizi ve evlerinizi temiz tutunuz.” –Tirmizi-edep H.2799

Eğer bugünün insanları Peygamberimiz’in getirdiği abdesti uygulasalar ve çevrelerini temiz tutsalar, her yıl 9 milyon insan kör kalmaz. Kim bilir sadece yüz yıkamamaktan dolayı on dört asır boyunca kaç kişi kör kaldı veya diğer bulaşıcı hastalıkların ağına düştü.

3.Ağız hijyeni:

Ağız ve dişler vücudun giriş kapısıdır. Sağlıklı ve bakımlı bir ağız en önemli sağlık belirtisidir. Ağız sağlığının başlangıcını ise diş sağlığı oluşturur. Sağlıklı dişler, kişinin beslenmesinde, konuşmasında, besinleri yutmasında, estetik olarak güzel görünmesinde, genel olarak sağlıklı olmasında rol oynarlar.

Ağız içi ortamı mikropların yaşamlarını sürdürebilmeleri açısından son derece uygun bir besi yeri oluşturur. Hemen hemen bilinen tüm mikroorganizmalar ağızdan üretilebilmiştir. Ağız uygun şekilde temizlendiğinde, bu mikropların hastalık yapmaları söz konusu değildir. Ağzın kendine özgü savunması, florası ve pH dengesi vardır. Ağız ve dişlerin gerekli bakım ve temizliği yapılmadığında dengeler olumsuz yöne doğru kayar ve dişetleri iltihaplanır,dişler çürür.Şöyle ki; Ağzın normal florasında bulunan bakteriler, karbonhidratlardan laktik asit oluşturur. Laktik asitle ağızdaki müküs ve bakteriler bir araya gelerek yapışkan bir madde üretirler. Diş yüzeyini kaplayan bu maddeye plak denir. Plak, özellikle dişin dişeti ile birleştiği alanda gelişir. Plakta bulunan bakteriler laktik asit oluşturmaya devam ederler. Ve plakta oluşan asit dişin mine tabakasını tahrip ederek küçük oyuklar oluşturur. Çürüğün başlangıcında bu kaviteler grimsi-beyaz görünürler. Bakteriler, oluşan bu oyuklardan dişin iç tabakalarına (dentin ,pulpa) geçerek enfeksiyona neden olur. Oyuk dişin iç tabakasına doğru ilerledikçe, diş siyah ya da kahverengi renkli bir görünüm alır.Diş üzerinde oluşan plaklar ağzın çalkalanması veya ağza su sıkılması ile dişin üzerinden temizlenemez. Dişlerin mutlaka ovalanarak veya sürterek temizlenmesi gerekir(diş fırçalama).

Ağız hijyeni hergün düzenli olarak dişlerin fırçalanmasını, diş etlerinin uyarılmasını ve ağzın bol su ile çalkalanmasını gerektirir. Ağız hijyeni, diş çürüklerinin ve diş eti iltihaplarının önlenmesinde son derece önemlidir.

Son yüzyılda ulaştığımız bu bilgileri, diş hekimlerimiz toplumla paylaşıyor. Her insanın dişini fırçalaması için yoğun gayret gösteriyorlar. Tıbbın ulaştığı bu bilgiler ve diş sağlığı için gösterilen bu gayretler elbette övgüye değer çalışmalar. Ağzı yıkama ve diş fırçalama, tüm toplum olarak uymamız gereken önemli bir sağlık önerisi. Tekrar soralım, bundan 600 yıl önce dünyanın herhangi bir bölgesinde günde beş kez ağzını yıkayan ve dişlerini fırçalayan bir insan gösterilebilir mi? Evet. Hem de milyonlarca. Hangi İslam ülkesine gitseniz, insanların büyük çoğunluğu itibarıyla günde beş veya daha fazla ağızlarını yıkadıklarını (abdest) ve dişlerini fırçaladıklarını görürsünüz (misvak). Niçin Müslümanlar ağızlarını yıkarken aynı zamanda dişlerini fırçalıyorlardı. Hem de mikroplar ve bunların diş çürümelerine sebebiyet verdiği bilinmezken. Çünkü ağız temizliğini ve diş fırçalamayı Peygamberimiz bütün Müslümanlara öğretmişti. İşte diş fırçalamayı öğütleyen hadis-i şeriflerden birkaçı;

“Şüphesiz ki ağızlarınız Kuran’ın yollarıdır.Onu misvak ila temizleyip güzelleştiriniz.” -İ. Mace taharet H.291

“Ümmetimden abdest alırken ve yemekten sonra ağızlarını ve dişlerini temizleyenler ne güzel iş yapmış olurlar.” -Müsned 5/416

“Misvak bulunmadığı zaman parmaklar misvak görevi yapar.” -S.Kübra 1/40-41

“ Ümmetime zorluk çıkarma endişem olmasaydı; her namaz için misvaklanmalarını emrederdim.” -S.Kübra 1/34

Peygamberimiz’in(SAV) dişleri bembeyazdı. Bugün insanlar, diş sağlığı için daha fazla bilgi sahidir. En azından dişler fırçalanmazsa diş çürüklerinin oluşacağını hemen herkes bilmektedir. Acaba günümüz toplumunda insanların ne kadarı dişlerini fırçalamaktadır. Üniversite mezunları arasında yapılan bir çalışmada günde iki kez dişlerini fırçalayanların oranı %40 bulunmuştur. Halbuki Peygamberimiz(SAV), içinde bulunduğu toplumun %100’üne diş fırçalamayı benimsetmiş ve uygulatmıştır. Aynı oran, el yıkama ve yüz yıkatmada da söz konusudur.

4.Burun hijyeni:

Burun koku duyusunu almasının yanında, solunan havanın ısıtılıp nemlendirildiği ve içinden geçen havadaki yabancı cisimlerin tutulduğu organımızdır. 1 gram burun ifrazatında yaklaşık 10 milyon bakteri bulunur. İnsanların %30-50’sinin, burunlarında besin zehirlenmesi yapan stafilokokkus aureus bakterisini taşıdıkları bilinmektedir.Onun için burun temizliği mutlaka sağlanılmalıdır. Günümüz hijyen kitaplarında burun temizliği sabah ve akşam önerilmektedir. Halbuki her müslüman abdest alırken, her abdestte buruna suyu iyice çekerek burun temizliği yapar. Yani günde beş veya daha fazla burun temizliği yapılmış olur.

5.Göz hijyeni:

Gözlerin normalde özel bir bakıma ihtiyacı yoktur. Çünkü gözler sürekli olarak gözyaşı ile yıkanır. Göz kapağı ile kirpikler yabancı cisimlerin göze girmesini engelleyerek gözün temizliğine katkıda bulunurlar.

Bu hususlar düşünülerek çağdaş hijyen kitaplarında göz hijyeni için ayrıca bir temizlik önerilmemekte,yüz yıkamanın yeterli olacağı ifade edilmektedir.

Ancak özellikle konjiktiviti(göz iltihabı) önlemede ve gözyaşı eksikliği olanlarda gözlerin sık sık yıkanması önemlidir. Toplumda,tamamen sağlıklı olanların yanında yaşlılar , düşkünler ve hastalar da vardır. Bağışıklık sistemi zayıflamış yaşlılar,düşkünler ve kronik hastalar için göz hijyeni daha da önemlidir. Abdest sırasında günde beş kez gözler de yıkanmış olur. İşte hadis-i şerif: “Abdest aldığınız zaman gözlerinize abdest suyundan içiriniz”

6.Ayak hijyeni:

Günümüz tıbbında ayak hijyeni sabah ve akşam önerilmektedir. Abdestle günde beş kez ayak hijyeni sağlanmaktadır.

Sonuç olarak, abdest bugünkü hijyen önerilerimizden daha yüksek bir temizlik anlayışını yansıtmaktadır. Özellikle uygulama alanındaki başarısına hiçbir toplumsal temizlik projesi yetişemez.

Şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki;Gelmiş geçmiş insanlar içinde temizliğe en fazla dikkat eden Peygamberimiz’dir(SAV). Arkadaşları ile birlikte uygulamalı tertemiz bir hayat yaşadı. Bunun en sağlam kanıtı, temizlik ile ilgili söyledikleri ve yaşadıklarıdır.

Günlerce aç ve susuz kaldıklarında, savaş şartlarında, kavurucu çöl sıcağında temizlik konusunda asla taviz vermemiş ve örnek bir hayat yaşamıştır. Hayatı boyunca hep abdestli dolaşan Peygamberimiz gibi el,yüz,ayak ve vücut temizliğine, o günden bugüne bu denli dikkat etmiş ikinci bir insan göstermek mümkün değildir.

Peygamber Efendimiz ve arkadaşları dünyaya temiz toplum dersi vermişlerdir. Hatta temiz toplumunda ötesinde “tertemiz bir toplum”.

http://www.bebekdoktoru.org/sem-cabhpa.htm

Hiç yorum yok: