Büyük bir ibadet zevki içerisinde hükümran olduğu tüm topraklara su getirmeyi, o suları da başkalarının sanat eseri diye nitelendirebileceği güzellikteki çeşmelerden, sebillerden ve hamamlardan akıtmış olan Osmanlı bu hassasiyetinden dolayı: "Osmanlı bir su medeniyetiydi" iltifatına mahzar olmuş ve bu haklı cümleyi kabullenmiştir.
Tarih boyunca bir yere su getirmek, çeşme kurmak; doğuda da batıda da sevap kabul edilmiş, bu yolda yapılan tesisler o devirlerin en güzel ve zarif sanat âbidelerini teşkil etmiştir. Şarkta din, suyu daha kıymetlendirmiş, bilhassa asırlarca İslâm dinini himaye ve yaymada büyük fedakârlık ve hizmetleri görülen Osmanlı’nın su tesisleri sanat ve mimarîlerinde çok önemli bir yer almıştır.Selçuk Sultanlarından ve Anadolu Türk Beyleri’nden günümüze kadar çok azı tamamen harap olmadan kalabilmiş üstü işlemeli o zarif çeşmeler, o güzel hamamlar bunların birer uzak hâtırasıdır. Selçuk, İran, Bizans gibi civar hükümetlerin sanat ve mimarî görüşlerinin tesirine rağmen kendine has bir tarz, bir üslûp almış olan Osmanlı Türklerinin sanat ve mimarîsinde ise su tesislerinin de kendine mahsus başkalıklarla ortaya çıktığı görülür. Zaten bu sebepten dolayı bir çok tarihçi: "Osmanlı bir su medeniyetiydi" der.
Osmanlı, daha beylikten devlete geçiş yaptığı ikinci padişahı devrinde yaşadığı bölgelere su getirmeye başlamış ve tabi ki bunu da bir sevap vesilesi saymıştır.
Bu seyir üzerinden Bursa'da Sultan Orhan zamanında başlayan ve dinî inşaatın içinde yer alan su tesislerini Edirne'de daha ilerlemiş bir şekilde, İstanbul'da ise büyük bir gelişmeye uğrayarak âbideleştiğini görürüz. Bütün bu sanat eserlerinin mermer cepheleri üzerinde Bursa devrinin, Klâsik devrin, yenilikte Lâle devrinin, sonraları Barok ve Ampir devirlerinin ve nihayet Uyanış devrinin sanatkârının ağır üslûbu, aydınlıkları, çiçekleri, münhanileri, girift hatları, sadelikleri devirlerinin kendilerine has ihtisasları halinde bulmak mümkündür.
Müslümanlarda insan şeklinin dinî telâkkiler dolayısıyla sanat eserleri üzerinde yer almamasına karşılık, zarif kıvrımların, ince ve cazip şekilli çiçek ve yemişlerin, çeşme, sebil ve şadırvanların mermerleri üzerinde güzel şekilleriyle yaraşacakları en uygun sahayı buldukları görülür.
Sultan Orhan Bursa'da dinî ve sosyal yapılarını kurdururken aynı zamanda, tepeleri sisli yemyeşil vadilerden sular toplayarak künkler, galeriler içinde şehre getirerek çeşmelerinden akıttırmıştı.
Osmanlı Türklerinin yeni kurdukları devletin tazeliği kadar yenilikle, civar şehirlerin binalarından ayrıldığı gibi, su tesislerinde de değişiklikler görülüyordu.Bunlar asırlardan beri devam eden Selçuk Sultanlarının revnaklı ve gelirli günlerinin süslü yapıları karşısında vakur ve asil bir sadeliğin güzelliği içinde âdeta sedef gibi parlıyordu. Sular ise bütün bu mermer tesisleri süslüyordu.
Suyu Osmanlı Türkleri mabetlerinin içine de almışlardı.
Yıldırım devrinde tamamlanmış olan Ulu Cami'nin kubbesi altındaki büyük mermer havuz, kendini saran ulûhîyet havası içinde günün loş aydınlıklarının süzülüşünde masallardaki şelalelerden dökülen sularla, yaprakları gecelerin nemiyle ıslanmış iri beyaz bir çiçek gibi, nice yüzyıllardan beri durmaktadır.
I. Mehmet’in Yeşil Cami'sinde ise fıskiyeli mermer havuzun günün aydınlıklarından içeri süzülen donuk akislerle koyu nefti gölgelerin titreşen hüznü içinde şeffaflaşıp esirleştiği görülür
Osmanlı da hemen-hemen yüksek rütbeli her devlet adamı muhakkak çeşmeler yaptırmıştır. Duvar Çeşmeleri, Köşe Çeşmeleri, Meydan Çeşmeleri, Namazgâh Çeşmeleri, Sütun Çeşmeler gibi çeşme çeşitleri, çeşme kültürünün bir ibadet zevkiyle nasıl geliştiğinin en önemli göstergesidir.
Sezai Karakoç’un “su yerine, süs akıyor dediği” çeşmelerimiz ciddi bir ilgiye muhtaçtır. Sayıları binleri bulan çeşmelerimiz ne yazık ki çok azalmıştır. Ve az sayıda kalan çeşmelerimizin birçoğu adeta kara yazgısına terk edilmiştir
‘ÇEŞME’ NİN KELİME KÖKENİ
‘Çeşme’, su kaynağı anlamında Türkçedeki göz kelimesinin Farsça karşılığı olan çeşm sözünden alınmıştır.
Bulundukları yere göre mahalle çeşmesi, şadırvan çeşmesi, oda çeşmesi, çoban çeşmesi gibi isimler alırlar.
ÇEŞME YAPISI:
Suyun çeşmelere kadar gelebilmesi için bentler, ızgaralar, havuzlar, su terazileri, künkler ve kemerler yapılmıştır.
Dış mekandaki çeşmeler çeşitlidir. Tek olarak tasarlanmış ya da sebil, türbe, namazgâh, hazire, sibyan mektebi, camiye giriş kapısıyla birlikte tasarlanmış olabilirler.
Çeşme mimarisinin basit bir strüktürü vardır. Mahalle çeşmelerinin arkasında kâgir bir su deposu bulunmaktadır. Ancak çeşmelerin mimarlık tarihi açısından önemi cephe tasarımındaki zenginliğidir. Klasik dönem çeşmelerinin yalın bir kuruluşu vardır.
Çeşme Yapısı
Niş: Cephede sivri kemerli bir niş bulunur.
Ayna Taşı: Nişin içinde üzerinde musluk bulunan ayna taşı yer alır. Osmanlılar, suya verdikleri önemi göstermek için çeşme aynalıklarına genellikle Enbiya Suresi'nin 30. ayetini yazarlardı: “Ve her canlı şeyi sudan yarattık.”
Musluk: Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar İstanbul çeşmelerinde musluk yoktu, su kesintisiz olarak çeşmelerden akardı. İlk defa 1560’lı yılların başında, su israfını önlemek ve insan sağlığını korumak amacıyla İstanbul çeşmelerine burma lüle adı verilen musluklar takılmaya başlandı. Lüle suyun çeşmeden son çıkış yeridir. Burma lüle ise musluk karşılığı kullanılmıştır. Musluk mandalında çoğunlukla stilize çiçek motifleri işlenmiştir.
Kurna: Çeşme tasarımı içinde; musluktan akan suyun toplanıp aktığı çukur bir tekne yer alabilir.
Seki: Kurnanın iki yanında bekleme sekileri bulunabilir.
Kitabe: Ayna taşı üzerinde bir kitabe yer alır. Dikdörtgen bir blok oluşturan yazı, dış duvar yüzeyinde, niş üzerindedir. Burada suyun türü ve yaptıranın adı, övgüsünü ve tarihini içeren yazılar bulunur. Çoğu kez suyla ilgili nükteli ifadeler de yer alır. Kitabeli çeşmelerin içinde ünlü hattatların yapıtları dikkat çekmektedir. Çeşmeyi yaptıran kişinin adı çeşme kitabesinde yer alır. Böylece bu kişi hem toplumsal konumunu sağlamlaştırır hem de ölümünden sonra manevi varlığını sürdürür. Çeşme musluğunu açan kişi artık yalnızca gündelik ihtiyacını karşılamakla kalmaz bu hayırsever insanı minnetle anan bir varlığa dönüşür.
Köşelik: Nişin sivri kemeriyle kitabe bölümü arasında kalan alan köşelik olarak değerlendirilmekte ve bu bölüme simetrik olarak iki rozet yerleştirilmektedir.
Çeşme cephesinin simetri ekseni üzerine dizilen bu öğeler çoğu kez bir silmeyle dikdörtgen çerçeve içine alınmıştır.
ÇEŞME ve SEBİL:
Çoğu kez çeşmelerle birlikte tasarlanan su mimarisinin ilginç örneklerinden biri de yol kenarlarından gelip geçen kişilere parasız içme suyu ve bayram, tatil gibi belli günlerde şerbet verilen hayır kurumu sebillerdir. Yerden bel düzeyine değin bir duvar örülüdür. Bunun üzerinde cephe kolonları arasında işlemeli madeni şebekeler yerleştirilmiştir. Madeni şebekelerin duvar seviyesinde küçük boşluklar bırakılmış, buralarda zincirle parmaklığa bağlanan maşrapalardan servis yapılmıştır. Sebillerin içine girilir ve bronz parmaklıklarla ayrılan sokağa buradan servis yapılırdı. Sebil örneklerine Ondördüncü yüzyıldan itibaren rastlanmıştır.
Türk sanatında başlı başına bir varlık teşkil eden çeşmelerin yanında suyun bir "aziz" gibi takdis edildiği devirlerde kurulan su hayratları arasında zarif Türk sebilleri de görülür. Bunlar çeşmelerin daha incelmiş, dantel gibi örülmüş birer su içme tesisleridir. Zamanla Osmanlı Türklerinin mimarî tarzlarındaki değişiklikler yukarda işaret ettiğimiz gibi su yapıları üzerinde de daima görülmüştür. Bilhassa çeşme ve sebillerde bu inkılâplar çok güzel müşahede olunur. Ekseriyetle yuvarlak ve yarım yuvarlak olan ve bazen de köşeli yapılmış olan sebillerin yanında bir de çeşmeleri bulunur ve her çeşmenin üzerinde "Her şeyi sudan yarattık" ayet-i kerimesi bulunur.
Bu bölümde bir çeşmenin bölümlerini incelemek istiyoruz.
Osmanlı çeşmelerinin bazı ortak noktaları var.
Hazne(hazine): Suyun depo edildiği yer.
Çatı: Haznesi olan çeşmelerin üzerini kapatan bölümdür. Buna bir de saçak eklenebilir.
Kitabe: Çeşmenin üzerinde çeşmeyi yaptıran kişinin adının ve çeşmenin yapılış tarihinin yer aldığı bölümdür.
Testi seti: Çeşmeden su alanların testilerini koyup dinlenebilecekleri bölüm.
Kemer: Çeşmenin ön cephesinde yer alan bölüm.
Lüle: Ayna taşı üzerindeki deliğe takılan su borusu
Ayna taşı: Üzerine musluk ya da lüle takmak için amacıyla yapılan bölüm
Yalak: Çeşmede akan suyun toplandığı, çevredeki hayvanların da su içebileceği bir bölüm
Su içme musluğu: İnsanların üzerini ıslatmadan su içebileceği küçük çeşme
hazine ) ; Suyun depo edildiği yer. "Hazine" kelimesinden türemiş ve toplanmış,biriktirilmiş,yedek saklanan anlamlarında olup çeşmeye isale hattı ile gelen suyun musluk kapatılınca biriktirilmesi,depo edilmesi için inşa edilmişlerdir. Kesme taştan, kaba taştan ve tuğladan inşa edilebildiği gibi bu malzemelerin karışık olarak kullanılması ilede inşa edilmişlerdir. Büyük çoğunluğunun üzerinde bir çatı olmakla beraber çatısız hazne örnekleride vardır. Çeşmelerin hazneleri genellikle dört yüzlü olarak inşa edilmiştir, ancak az sayıdada olsa üç yüzlü yada beş altı, sekiz yüzlü olan hazne örnekleri vardır. Çeşmeler büyük çoğunlukla haznenin bir yüzüne inşa edilmişlerdir.Bazı örneklerde ise haznenin birden çok yüzüne çeşme inşa edildiği görülmektedir.
Çatı ; Genellikle hazneli çeşmelerin üzerini kapatmak için yapılmışlardır. Bazı hazneli çeşmeler çatısız yapılabildiği gibi, haznesiz bazı çeşmelerede çatı ve saçak yapılmış olduğu görülmektedir. Çatılar genellikle taş ve tuğla ile örülmüş ve üzerleri sıva ile kaplanmıştır. Bazı çatıların üzeri ise kurşun levhalar ile kaplanmıştır. Çeşmelerin üzerinde üçgen çatı, beşik çatı, düz çatı, piramit çatı ve kubbe çatı gibi değişik tipte çatı modelleri bulunmaktadır.
Saçak ; Çeşmeden su alan insanların gölgelenip serinlemesini sağlamak için hazneli ve haznesiz bir çok çeşmeye saçak yapılmıştır. Hazneli çeşmelerin bazılarına çok geniş saçaklar inşa edilmiş ve yalnızca insanların gölgelenmesi değil, aynı zamanda hazne içindeki suyunda güneşin etkisinden korunması ve daha soğuk kalması sağlanmıştır. Saçakların bir bölümü sade olmakla beraber büyük çoğunluğu kenarları oymalı ve üzerleri işlemeli olarak yapılmışlar ve çeşmelere estetik açıdan apayrı bir güzellik katmışlardır.
Kitabe ; Taş veya mermer levhalar üzerine işlenmiş olan kitabeler genellikle çeşmeyi yaptıran kişiyi öven ve çeşmenin inşa tarihinin kaydedildiği manzum metinler içerirler. Kitabe üzerine harfler kabartma olarak işlenir ve yalnızca yazı içerirler, çok sayıda örnekte bazı motiflerinde işlendiği olmuştur. Bazı çeşmelerin kitabesi yoktur,bazılarında ise yalnızca kur'an danalınmış su ile ilgili ayetler işlenmiştir. Kitabelerde genellik karmaşık yazı teknikleri kullanılmış hatta bir kısmı son derece girift bir yazı tekniği ile yazılmıştır. Kitabelerin yazı dili büyük çoğunluğunda Osmanlıca olmakla beraber az sayıda örnekte Arapça ve Farsça kullanılmıştır. Genellikle çeşmenin kemerinin üst kısmına alınlık denilen bölgeye yerleştirilmiilerdir, bazı çeşmelerde ise kitabe kemerin altına ayna taşının üst kısmına gelecek şekilde yerleştirilmiştir, bazı çeşmelerde ise doğrudan doğruya ayna taşı üzerine işlenmişlerdir. Günümüzde çok sayıdaki çeşmenin kitabesi çalınmış durumdadır.
Alınlık ; Kitabe ve Tuğra gibi parçaların yerleştirildiği kemerin üst kısmı ile kemer dış kavisinin yan kısımları.
Maşrapalık ; İnsanların su içmesi için bir ucu zincirle çeşmeye sabitlenmiş olan maşrapanın konması için yapılmış oyuk. Her çeşmede maşrapalık yoktur, genellikle kemerin altında olmak üzere ve ayna taşının yanlarında yada hemen üst kısmında bulunurlar. Genellikle bir yada iki tane olan maşrapalıklar bazı çeşmelerde üç adet olabilmektedir. Dörtgen,dairevi, kemerli ve mihrap şeklinde olmak üzere değişik şekillerde olabilirler.
Ayna Taşı ; Üzerinde lüle yada musluk takılmak üzere bir yada birkaç delik açılmış olan taş yada mermerden yapılmış olan levha. Bir kısmına kitabede kazınmış olan ayna taşları genellikle süsleme sanatı açısından son derece güzel işlenmiş parçalardır. Kemerin iç kısmında yer alan ayna taşlarının bir kısmı küçük olmakla beraber bazıları kemerin içini tamamen kaplayacak kadar büyük olabilmektedir.
lüle ; Ayna taşının üzerindeki deliğe takılan su borusu.Lüle aynı zamanda Osmanlılarda su debisini ölçmekte kullanılan bir hacim ölçüsüdür ve günlük 52 m3 suya karşılık gelir.
Yalak ; Çeşmeden akan suyun içinde biriktiği ve bu sayede sudan hayvanlarında yararlanmasının sağlandığı yapılardır. Tekneler genellikle zemindeki tekne sedleri arasına konan taş veya mermerden yapılmış levhalar ile oluşturulmuşlardır. Tek parça taş yada mermerden oyularak yapılmış teknelerde vardır. Bazı çeşmelerde tekne, günümüz lavaboları gibi yüksekçe inşa edilmiştir. Bazıları sade olan tekne taşlarının,üzerleri kabartma motiflerle süslenmiş örnekleride vardır. Günümüzde birçok çeşmenin teknesi üst üste yapılan kaldırım ve asfalt'lama çalışmaları sebebiyle zeminin yükselmesi sonucunda yer altında kalarak görünmez hale gelmiştir.
Tekne seddi ; Çeşmenin zeminine, kemer kaide raşlarının hemen önüne inşa edilen sedlerdir.İki seddin arasına yerleştirilen mermer yada taş bir levha ile tekne'nin (Yalak) oluşturulmasına yardımcı olurlar, ayrıca insanların kova yada testilerini koyduğu yada aturup dinlendiği yüksek bir zemin oluştururlar.
çeşmecik ; Çeşmenin kemerinin iki yanına yada hazneli çeşmelerde haznenin köşelerine yüksekçe yerleştirilmiş olan ve bir tekneside bulunan küçük çeşme. İnsanların yere eğilmeden ve üstünü ıslatmadan rahatça su içmeleri için yapılmış olan çeşmecikler aynı zamanda çeşmelere estetik açıdan da büyük bir zerafet katmışlardır.
Dinlenme yeri ; İri hazneli çeşmelerin bir kısmına çeşmenin iki yanında olmak üzere mihrap şeklinde oyuk dinlenme yerleri yapılmış ve çeşmeler yalnızca suyundan yararlanılan yapılar değil aynı zamanda insanların oturup dinlendiği, serinlediği ve çeşme başındaki diğer insanlarla tanışıp sohbet ettiği mekanlar haline getirilmiştir.
Tuğra ; Genellikle doğrudan doğruya Padişahlar tarafından yaptırılan çeşmelerde bulunan, bazen çeşmeyi bir başkasıda yaptırsa devrin Padişahına saygı gereği çeşmelere yerleştirilen ve ekseri olarak bir madalyon üzerine kabartma olarak işlenmiş bulunan Padişah imzası.
Kemer ; Çeşmenin ön cephesinin ana eksenini oluşturan ve ayna taşının iki yanında çıkıntı olarak yer alan ve iki duvarın üstünün örtülmesine yardımcı olan mimari örtü. Aslında inşaat tekniği açısından çeşmelere kemer yapılması zorunlu değildir ve çeşmelerin ön cephesi tamamen düz duvar olarakta yapılabilir. Kemer yapılmasındaki asıl amaç mimari estetik kaygılar ve hazneli çeşmelerin çok uzak mesafelerdende tanınmasını sağlamak ve başka yapılardan ayırt edil mesini kolaylaştırmak içindir. Bir kemerin elemanları genellikle kesme taştan olmakla beraber mermer ve tuğladan da olabilmektedir.Tek parça taş yada mermer levha oyularak kemer görüntüsü verilmiş çeşme örnekleride vardır. Kemerler genellikle sade olmakla beraber bazı çeşmelerde kemerler üzerinede kabartma olarak süslemeler yapılmıştır. Osmanlı çeşmelerinde basık kemer, kalkık kemer,yarım daire kemer, armut kemer ve sivri kemer gibi değişik tiplerde kemerler kullanılmıştır.
Kademe kademe küçük yalaklardan oluşan ve birinden diğerine dökülen suların aşağıdaki havuz veya kurnaya toplandığı dekoratif amaçlı yapılar, selsebil olarak adlandırılmıştır.
Avlu, park ve bahçelere süsleme unsuru olarak yapılır. Selsebiller bu özellikleri ile göze hitap ederler. Selsebiller, üzerlerinde yer alan çanakçıklardan lüleler kanalı ile suyun yukarıdan dökülürken çıkarttığı şırıltılar, kulaklara adeta bir müzik zevki verir ve dinlendirirler. Selsebillerin yapılma nedenlerinden birisi de küçük kuşların yıkanıp su içmeleridir
Suyunuz kesilirse size kim bir su getirebilir?"
Mülk suresi böyle sorar. Suyun kıymetini ise ona zor ulaşanlar daha iyi bilir.Doğrusu böyle bir medeniyet geçmişimiz olduğu içindir bakkaldan şişe ile su almaya alıştıramadık kendimizi.Bir damla su içiyoruz ve ardından çöp bırakıyoruz.Testiler de kırgın bize. Buz gibi su tuttuklarını unuttuk ve vefasızlık yaptık belli ki.
Muzaffer ve Behçet Alper tarafından Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilmiş olan İstanbul'daki TARİHİ SU TESİSLERİ VE ÇEŞMELERİ belgeseli çalışması yapılmış. 1991 - 1998 yılları arasında 7 yılda gerçekleştirilen "İstanbul'un Tarihi Çeşmeleri " konulu belgesel çalışması şurada sergilenmiş.
Şurada da tarihi çeşmelerle ilgili bir slayt çalışması mevcut.
Su vakfının İstanbuldaki tarihi çeşmeler ile ilgili çalışması da görülmeye değer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder