SU HAYATIMIZDIR
Su cansızdır olabilir ama
can susuz olamaz.
Canlı olan her şeyin kaderi su üzerine yazılmıştır.
Nerede can varsa orada bir su arayışı vardır.
Madde sanki suyun dudağından emer gibidir hayatı.
Hayat ateşi, önce suyun duru ayinesine düşer,
öylece görünür olur.
Onun içindir ki, bir canlıya baktığımızda
yarıdan fazla suyu görürüz aslında.
Her canlı bedeni su üzerine yazılmış yazı gibidir.
Öyle ki yüreğimizin yüreğinde her an bir su Şelalesi’nin ritmik akışını duyarız,
beynimizin çeperlerinde suya yazan bir kalemin vuruşlarını ağırlarız.
Şah damarımızdadır su.
Şah damarımızdır su.
Su kanımızdır.
Su, yüreğimizde ‘can suyu’muzdur.
Su hayatımızdır.
“Ab-ı hayatımız”dır.
Su, Muhyi’den ihya dokunuşu,
Hayy’den diriliş nefhasıdır.
SU YAKINIMIZDIR
Tohumlar bir damla suyun dokunuşu ile uyanır.
İnsan gün ışığına suyun dokunuşu ile uzanır.
Su bizi bize yakınlaştırır, eşyayı birbirine yakın eyler.
Su var oluşumuzun ele avuca gelmez ilmeği gibidir.
Suyun aktığı yerde, suyun coştuğu yerde,
suyun uğradığı yere yakın durur hayat;
suya tutunur ve yeşeriverir, canlanır ve neşelenir.
Suyun yokluğu eşyayı birbirine uzak eyler,
canlıları tarif edilmez bir ayrılığa düşürür,
bitimsiz bir boşluğa iter.
Su yakınlıktır.
Tüm dağılmışlıklar suyun billur dokunuşunda kristalleşir,
tüm uzaklıklar suyun serin yüzünde son bulur.
Su varlığın tanıdık sahili,
buluşmaların şeffaf gülü,
birleşmelerin tanıdık köprüsüdür.
Su sahilimiz, gülümüz, köprümüzdür.
Yakınlığı “aramızdan su sızmıyor” diye tarife kalkanlar, aramızda su olmasaydı bütün yakınlıkların,
birleşmelerin ve buluşmaların eriyeceğini hatırlamalı..
Su, Mahbub’dan yakınlık müjdesi,
Vedud’dan dostluk habercidir .
SU RENGİMİZDİR
Renksizdir su ancak
tüm renklerin boyalarını ödünç aldığı da sudur.
Suyun olmadığı bir dünyada rengin
elbette sözü edilemez.
Gülün alı, yaprağın yeşili, göğün mavisi..
hepsi suyun yüzünde gerçekleşir.
Suların çekildiği yerde renkler ölür.
Su varoluşun rengi ve ahengidir.
Tüm renkler su üzerine yazılmış gibidir.
Reng ahengimizdir su...
Su, Mülevvin’den gözümüze gökkuşağı,
Musavvir’den gönlümüze ahenk boyasıdır.
SU SURETİMİZDİR
Su biçimsizdir ancak
biçimlerin biçimlendiği kalıptır.
Suyun olmadığı yerde bozulma,
çürüme, pörsüme, erime başlar.
Su hiç biçime girmese de,
Eşya’nın biçimlenmesinde ve suretlerin
güzelleşmesinde vazgeçilmezdir.
Su, girdiği her kabın biçimini alırken,
kalıbımızı giyinmeye hazırlanır,
kalbimizi okşamaya koşar.
Yüzümüzün güzelliği suyun gezinişiyledir,
gözümüzün nuru suyun yoklayışıyladır,
kalbimizin kalbi suyun akışıyladır,
kalıbımızın kalıbı suyun suretiyledir.
Su, Cemil’den güzellik dokunuşu,
Latif’ten estetik okşayışıdır.
SU LEZZETİMİZDİR
Tadı tuzu yoktur, ancak
hayatın tadı tuzu suyla gelir.
Tuz suda kıvama erişir, şeker suda tadını bulur.
Hayatın tüm lezzetleri suyla gerçekleşir,
suyla hissedilir hale gelir.
Hiç bir lezzet suya uğramadan gelmez damağımıza.. Dudağımıza kurulmuş sofra,
dilimize sunulmuş çeşni gibidir su.
Her nimet bu sofraya uğrar,
her lezzet bu çeşniye katılır.
Eşsiz baharatımız, vazgeçilmez katığımızdır su.
Su, Rezzak’tan dilimize çeşni lütfu,
Rahman’dan cismimize tat sunağıdır.
SU ŞİİRİMİZDİR
Su sadedir, ancak
karmaşanın buluştuğu yerdir.
Su çoktur, ancak eşsizdir.
Kolay elde edilebilir gibidir ancak tek bir
damlası bile taklit edilmez bir cevherdir.
Bir şiir gibi, sade ama bi’tanedir,
“sehl-i mümteni” söyleyişi gibi basitlik içinde
kainatın en karmaşık ilişkilerini anlatır gibidir.
Sadelik ve güzellik suda buluşmuşlar ve orada
öylece beraber kalmış gibidirler.
Şiir söze su verip onu çelikleştirmek ise,
su da sözün kılıç gibi keskin ve elle tutulur halidir.
Su şiiri anlatmaya yeter belki,
ama henüz hiçbir şiir suyu anlatabilmiş değildir.
Oysa, su kâinattaki her olayın kafiyesi,
varlığın gözümüz önünde akıp duran şiirinin
doyumsuz nakaratıdır.
Su kainatın konuşmasının ahengi,
Var oluşumuzun şiirli üslubudur.
Su Mütekellim-i Ezelî’den dudağımıza
dökülmüş cismanî bir şiir,
Rahman-ı Rahim’den yüreğimize indirilmiş
müşfik bir sözdür.
SU HERŞEYİMİZDİR
Su hiçbir şeye benzemez ama
her şeye de benzer.
Herkese yakındır, herkesledir.
Her şeyin yanındadır ve her şeyin özüne girer,
Her şeyin yüreğine sokulur,
her şeyin cisminde bekler..
Bununla birlikte her şeyden ayrı kalır, ayrık durur.
Hiçbir şey suyu bulandırmaz; hiçbir şeyin kiri
O’nun duruluğuna dokunmaz.
Yine su olarak kalır, bozunmaz, dağılmaz,
özünü bulandırmaz.
Her şeyin yanında durur,
ancak her şeyden duru kalır su.
İnsan yüreğini her an yokladığı gibi,
gökleri dolaşıp el değmedik coğrafyalara uğrar.
İşte böylesine her şeydir su.
Herkesle ortaklık kurmaya hazırdır
ancak bir tanedir.
Her birimizin yanında ancak her birimiz için özeldir.
Su, Ehad’den boynumuza dolanmış eşsiz incidir,
Samed’den gözümüze takılmış
paha biçilmez pırlantadır.
Su cansızdır olabilir ama
can susuz olamaz.
Canlı olan her şeyin kaderi su üzerine yazılmıştır.
Nerede can varsa orada bir su arayışı vardır.
Madde sanki suyun dudağından emer gibidir hayatı.
Hayat ateşi, önce suyun duru ayinesine düşer,
öylece görünür olur.
Onun içindir ki, bir canlıya baktığımızda
yarıdan fazla suyu görürüz aslında.
Her canlı bedeni su üzerine yazılmış yazı gibidir.
Öyle ki yüreğimizin yüreğinde her an bir su Şelalesi’nin ritmik akışını duyarız,
beynimizin çeperlerinde suya yazan bir kalemin vuruşlarını ağırlarız.
Şah damarımızdadır su.
Şah damarımızdır su.
Su kanımızdır.
Su, yüreğimizde ‘can suyu’muzdur.
Su hayatımızdır.
“Ab-ı hayatımız”dır.
Su, Muhyi’den ihya dokunuşu,
Hayy’den diriliş nefhasıdır.
SU YAKINIMIZDIR
Tohumlar bir damla suyun dokunuşu ile uyanır.
İnsan gün ışığına suyun dokunuşu ile uzanır.
Su bizi bize yakınlaştırır, eşyayı birbirine yakın eyler.
Su var oluşumuzun ele avuca gelmez ilmeği gibidir.
Suyun aktığı yerde, suyun coştuğu yerde,
suyun uğradığı yere yakın durur hayat;
suya tutunur ve yeşeriverir, canlanır ve neşelenir.
Suyun yokluğu eşyayı birbirine uzak eyler,
canlıları tarif edilmez bir ayrılığa düşürür,
bitimsiz bir boşluğa iter.
Su yakınlıktır.
Tüm dağılmışlıklar suyun billur dokunuşunda kristalleşir,
tüm uzaklıklar suyun serin yüzünde son bulur.
Su varlığın tanıdık sahili,
buluşmaların şeffaf gülü,
birleşmelerin tanıdık köprüsüdür.
Su sahilimiz, gülümüz, köprümüzdür.
Yakınlığı “aramızdan su sızmıyor” diye tarife kalkanlar, aramızda su olmasaydı bütün yakınlıkların,
birleşmelerin ve buluşmaların eriyeceğini hatırlamalı..
Su, Mahbub’dan yakınlık müjdesi,
Vedud’dan dostluk habercidir .
SU RENGİMİZDİR
Renksizdir su ancak
tüm renklerin boyalarını ödünç aldığı da sudur.
Suyun olmadığı bir dünyada rengin
elbette sözü edilemez.
Gülün alı, yaprağın yeşili, göğün mavisi..
hepsi suyun yüzünde gerçekleşir.
Suların çekildiği yerde renkler ölür.
Su varoluşun rengi ve ahengidir.
Tüm renkler su üzerine yazılmış gibidir.
Reng ahengimizdir su...
Su, Mülevvin’den gözümüze gökkuşağı,
Musavvir’den gönlümüze ahenk boyasıdır.
SU SURETİMİZDİR
Su biçimsizdir ancak
biçimlerin biçimlendiği kalıptır.
Suyun olmadığı yerde bozulma,
çürüme, pörsüme, erime başlar.
Su hiç biçime girmese de,
Eşya’nın biçimlenmesinde ve suretlerin
güzelleşmesinde vazgeçilmezdir.
Su, girdiği her kabın biçimini alırken,
kalıbımızı giyinmeye hazırlanır,
kalbimizi okşamaya koşar.
Yüzümüzün güzelliği suyun gezinişiyledir,
gözümüzün nuru suyun yoklayışıyladır,
kalbimizin kalbi suyun akışıyladır,
kalıbımızın kalıbı suyun suretiyledir.
Su, Cemil’den güzellik dokunuşu,
Latif’ten estetik okşayışıdır.
SU LEZZETİMİZDİR
Tadı tuzu yoktur, ancak
hayatın tadı tuzu suyla gelir.
Tuz suda kıvama erişir, şeker suda tadını bulur.
Hayatın tüm lezzetleri suyla gerçekleşir,
suyla hissedilir hale gelir.
Hiç bir lezzet suya uğramadan gelmez damağımıza.. Dudağımıza kurulmuş sofra,
dilimize sunulmuş çeşni gibidir su.
Her nimet bu sofraya uğrar,
her lezzet bu çeşniye katılır.
Eşsiz baharatımız, vazgeçilmez katığımızdır su.
Su, Rezzak’tan dilimize çeşni lütfu,
Rahman’dan cismimize tat sunağıdır.
SU ŞİİRİMİZDİR
Su sadedir, ancak
karmaşanın buluştuğu yerdir.
Su çoktur, ancak eşsizdir.
Kolay elde edilebilir gibidir ancak tek bir
damlası bile taklit edilmez bir cevherdir.
Bir şiir gibi, sade ama bi’tanedir,
“sehl-i mümteni” söyleyişi gibi basitlik içinde
kainatın en karmaşık ilişkilerini anlatır gibidir.
Sadelik ve güzellik suda buluşmuşlar ve orada
öylece beraber kalmış gibidirler.
Şiir söze su verip onu çelikleştirmek ise,
su da sözün kılıç gibi keskin ve elle tutulur halidir.
Su şiiri anlatmaya yeter belki,
ama henüz hiçbir şiir suyu anlatabilmiş değildir.
Oysa, su kâinattaki her olayın kafiyesi,
varlığın gözümüz önünde akıp duran şiirinin
doyumsuz nakaratıdır.
Su kainatın konuşmasının ahengi,
Var oluşumuzun şiirli üslubudur.
Su Mütekellim-i Ezelî’den dudağımıza
dökülmüş cismanî bir şiir,
Rahman-ı Rahim’den yüreğimize indirilmiş
müşfik bir sözdür.
SU HERŞEYİMİZDİR
Su hiçbir şeye benzemez ama
her şeye de benzer.
Herkese yakındır, herkesledir.
Her şeyin yanındadır ve her şeyin özüne girer,
Her şeyin yüreğine sokulur,
her şeyin cisminde bekler..
Bununla birlikte her şeyden ayrı kalır, ayrık durur.
Hiçbir şey suyu bulandırmaz; hiçbir şeyin kiri
O’nun duruluğuna dokunmaz.
Yine su olarak kalır, bozunmaz, dağılmaz,
özünü bulandırmaz.
Her şeyin yanında durur,
ancak her şeyden duru kalır su.
İnsan yüreğini her an yokladığı gibi,
gökleri dolaşıp el değmedik coğrafyalara uğrar.
İşte böylesine her şeydir su.
Herkesle ortaklık kurmaya hazırdır
ancak bir tanedir.
Her birimizin yanında ancak her birimiz için özeldir.
Su, Ehad’den boynumuza dolanmış eşsiz incidir,
Samed’den gözümüze takılmış
paha biçilmez pırlantadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder