"..... ALLAH size güçlük çıkartmak istemez, Ancak O sizi Tertemiz / Ak pak/Arı duru kılmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister, Umulurki şükredersiniz "

2 Ekim 2007 Salı

Abdest farzları sünnetleri mendupları

AB­DEST VE AB­DEST­LE İL­Gİ­Lİ KO­NU­LAR



A - Ab­des­tin Ta­ri­fi ve Ma­hi­ye­ti:

Ab­dest İslâm’da ba­zı iba­det­le­rin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si için ya­pı­lan ve biz­zat ken­di­si de iba­det olan te­miz­len­me şek­li­dir. Be­lir­li uzuv­la­rı usu­lü­ne gö­re yı­ka­mak­tan, ya da mes­het­mek­ten iba­ret­tir. Ab­des­te, gü­zel­li­ğin­den ve te­miz­li­ğe olan hiz­me­tin­den do­la­yı arap­ça­da “vüdû” adı ve­ril­miş­tir. Ab­dest ke­li­me­si Fars­ça âb (su) ve dest (el) ke­li­me­le­rin­den olu­şan ve “el su­yu” an­la­mı­na ge­len bi­le­şik bir söz­cük­tür.

Ab­dest her şey­den ön­ce be­de­nin en çok kir­le­ne­bi­len ve mik­rop­la­ra açık bu­lu­nan uzuv­la­rı­nın bel­li ara­lık­lar­la yı­kan­ma­sı­nı he­def alan, İslâm’ın em­ret­ti­ği önem­li bir iba­det­tir. Hz. Pey­gam­ber (s.a.s)’in ab­dest al­ma­dan hiç bir iş yap­ma­dı­ğı nak­le­di­lir.38 An­cak ab­dest her amel ve iba­det için de­ğil, baş­ta na­maz ol­mak üze­re ba­zı iba­det­ler için farz kı­lın­mış­tır. Ab­dest­siz bir kim­se na­maz kı­la­maz, Ka’be-i Mu­az­za­ma’yı ta­vaf ede­mez, Kur’ân-ı Ke­rim’i ay­rı bir kı­lıf bu­lun­ma­dık­ça eli­ne ala­maz. Kur’an’ın tam ve­ya ek­sik bir âyetine bi­le el sü­re­mez. Bun­lar ha­ram­dır. Fa­kat Kur’an’ı ez­ber ola­rak ve­ya kar­şı­dan Mus­haf’a ba­ka­rak oku­ya­bi­lir. Âkil ve bâliğ olan ve su­yu kul­lan­ma­ya gü­cü ye­ten her müs­lü­man ge­rek­ti­ğin­de ab­dest­le yü­küm­lü olur.

Ab­dest al­mak­la dünyevî ve uhrevî bir­çok fazîlet ve gü­zel­lik­ler el­de edi­lir. Al­lah’ın Rasûlü (s.a.s) şöy­le bu­yur­muş­tur: “Kim em­ro­lun­du­ğu gi­bi ab­dest alır ve em­ro­lun­du­ğu şe­kil­de na­maz kı­lar­sa, geç­miş gü­nah­la­rı mağ­fi­ret olu­nur.”39 “Bir kim­se ab­dest alıp, yü­zü­nü yı­ka­yın­ca, yü­zün­de­ki âzâlarının iş­le­di­ği bü­tün gü­nah­la­rı, el ve ayak­la­rı­nı yı­ka­dı­ğın­da, bun­lar­la iş­le­di­ği gü­nah­la­rı su dam­la­la­rıy­la bir­lik­te akıp gi­der ve ken­di­si de ter­te­miz olur.”40



B - Ab­des­tin Farz­la­rı:

Kur’an-ı Ke­rim’de şöy­le bu­yu­ru­lur: “Ey iman eden­ler, na­ma­za kal­ka­ca­ğı­nız za­man yüz­le­ri­ni­zi ve dir­sek­le­ri­niz­le bir­lik­te el­le­ri­ni­zi yı­ka­yın. Ba­şı­nı­zı mes­he­din. Her iki to­pu­ğu­nuz­la bir­lik­te ayak­la­rı­nı­zı da (yı­ka­yın)...”41 Âyette şu dört farz be­lir­len­mek­te­dir:



1) Yü­zü Yı­ka­mak:

Yü­zün bir de­fa yı­kan­ma­sı farz­dır. Yü­zün sı­nır­la­rı sa­çın bit­ti­ği yer­den sa­kal ve­ya çe­ne al­tı­na ve ku­lak­la­rın kök­le­ri­ne ka­dar olan bö­lüm­dür. Sa­kal, bı­yık ve kaş­la­rın al­tı­na su­yun ulaş­ma­sı ge­re­kir.



2) Kol­la­rı Yı­ka­mak:

İki el­le­ri dir­sek­ler ile bir­lik­te bir de­fa yı­ka­mak farz­dır. Par­mak­lar­da dar ve al­tı­na su­yu ge­çir­me­yen yü­zük var­sa, bu­nun mut­la­ka oy­na­tıl­ma­sı ve al­tı­na su­yun geç­me­si sağ­lan­ma­lı­dır



3) Ba­şa Mes­het­mek:

Ba­şın dört­te bir mik­da­rı­na ıs­lak bir el ile ve­ya baş­ka bir yer­de kul­la­nıl­ma­mış te­miz bir yaş­lık­la bir de­fa mes­het­mek farz­dır. Ba­şın “nâsiye” de­ni­len ön ta­ra­fı­na mes­he­dil­me­si da­ha fa­zi­let­li­dir. Mes­he­di­len yer iki ku­la­ğın üs­tü­dür. Bu kı­sım­da­ki saç­la­rın üze­ri­ne mes­he­dil­me­si ye­ter­li­dir.

Mu­gi­re b. Şu’be şöy­le de­miş­tir: “Pey­gem­ber (s.a.s) ab­dest al­dı, ba­şı­nın önü­nü, sa­rı­ğı­nın üze­ri­ni ve mest­le­ri­ni mes­het­ti.”42

İmam Şâfiî baş­tan me­sih mik­ta­rı­nın bir saç te­li ola­bi­le­ce­ği­ni söy­ler­ken, Mâlikîler ve ter­cih edi­len gö­rüş­te Hanbelîler bü­tün ba­şın mes­hi­ni va­cip gö­rür­ler.43 Di­ğer yan­dan Hanbelîlere gö­re, ka­dı­nın ba­şı­nın ön kıs­mı­nı mes­het­me­si ye­ter­li­dir.







4) Ayak­la­rı Yı­ka­mak:

Ayak­la­rı iki to­puk­lar­la bir­lik­te bir de­fa yı­ka­mak farz­dır. Hz. Pey­gam­ber; “Vay ateş­ten o to­puk­la­rın ha­li­ne..”44 bu­yu­ra­rak, ayak­la­rın to­puk­lar­la bir­lik­te yı­kan­ma­sı ge­re­ği­ne dik­kat çek­miş­tir.

Hanefîler dı­şın­da­ki ço­ğun­luk fakîhler, ab­des­te, sün­net­ten de­lil­ler­le baş­ka farz­lar da ilâve et­ti­ler. Şâfiî ve Hanbelîler ab­dest âyetindeki sı­ra­yı (ter­tib) gö­zet­me­yi, Mâlikî ve Hanbelîler (muvâlâtı) ar­dar­da yap­ma­yı, Mâlikîler ov­ma­yı ve Hanefîler dı­şın­da­ki bü­tün mez­hep­ler “ni­ye­ti” ab­des­tin far­zı ola­rak ka­bul eder­ler.45



C - Ab­des­tin Sün­net­le­ri:

Hanefîlere gö­re sün­net­le men­dub ara­sın­da fark var­dır. Sün­net, mü­ek­ked ola­nı ifa­de eder ve farz ol­mak­sı­zın de­vam­lı tu­tu­lan yol­dur. Ya­ni, Hz. Pey­gam­ber’in de­vam et­ti­ği, ba­zan da özür­süz ola­rak ter­ket­ti­ği şey­dir. Hük­mü: Ya­pıl­dı­ğın­da se­vap, ter­ke­dil­di­ğin­de ce­za ol­ma­sı­dır.

Men­dub ve­ya mus­te­hap ise Hz. Pey­gam­ber (s.a.s)’in de­vam­lı yap­ma­dı­ğı şey­dir. Men­dup amel­le­re bu­ra­da “âdâb” te­ri­mi kul­la­nı­la­cak­tır. Te­ki­li “edep”dir. Men­du­ba uyu­lun­ca se­vap var­dır. Ter­ke­di­lin­ce kı­na­ma söz ko­nu­su ol­maz.

Ab­des­tin sün­net­le­ri şun­lar­dır:

1) Ni­yet et­mek: Ab­des­ti na­maz kıl­mak, ab­dest­siz­li­ği gi­der­mek ve­ya Cenâb-ı Hakk’ın em­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­mek ni­ye­tiy­le al­mak­tır. Dil ile: “Ni­yet et­tim, Al­lah rı­za­sı için ab­dest al­ma­ya” de­nil­me­si müs­te­hap­tır. Hanefîler dı­şın­da­ki ço­ğun­luk fa­kih­le­re gö­re ise ni­yet farz­dır.

Hanefîler ab­dest âyetinde ve­ya ha­dis­ler­de ab­dest­te ni­yet­ten söz edil­me­me­si­ni de­lil ge­tir­miş­ler, ay­rı­ca na­ma­zın di­ğer ne­ca­set­ten ta­ha­ret ve setr-i av­ret gi­bi şart­la­rın­da da ni­ye­tin bir şart ol­ma­yı­şı­na kı­yas yap­mış­lar­dır. Di­ğer mez­hep­ler ise, Hz. Pey­gam­ber’in; “Amel­ler ni­yet­le­re gö­re­dir.”46 ha­di­si ya­nın­da, na­maz ve te­yem­müm­de ni­ye­tin farz olu­şu­na kı­yas et­miş­ler­dir. Ay­rı­ca, iba­det­te ihlâsın ger­çek­leş­me­si ve ab­des­tin na­maz için em­re­dil­miş ol­ma­sı on­la­rın di­ğer da­yan­dı­ğı de­lil­ler­den­dir.47

Ni­ye­tin vak­ti el­le­ri ve­ya yü­zü yı­ka­ma­ya baş­la­ma za­ma­nı­dır.

2) Ab­des­te baş­lar­ken ön­ce te­miz olan el­le­ri bi­lek­le­re ka­dar yı­ka­mak. Te­miz ol­ma­yan el­le­ri ön­ce yı­ka­mak ise, di­ğer uzuv­la­rı kir­let­me­me­si için farz­dır. Hz. Pey­gam­ber (s.a.s) şöy­le bu­yur­muş­tur: “Siz­den bi­ri­niz uy­ku­sun­dan kal­kın­ca, su ka­bı­na sok­ma­dan ön­ce eli­ni yı­ka­sın. Çün­kü eli­nin ne­re­de kal­dı­ğı­nı bi­le­mez.”48

3) Ab­des­te “Eûzü” ve “bes­me­le” ile baş­la­mak. Al­lah’ın el­çi­si şöy­le bu­yur­muş­tur: “Kim ab­dest alır, bes­me­le çe­ker­se bü­tün be­de­ni için te­miz­le­yi­ci olur. Kim de ab­dest alır da Al­lah’ın adı­nı an­maz­sa, sa­de­ce ab­dest aza­la­rı için te­miz­le­yi­ci olur.”49

4) Maz­ma­za ve İs­tin­şak: El­le­ri yı­ka­dık­tan son­ra ön­ce üç de­fa ağı­za su alı­nıp çal­ka­lan­ma­sı ve dı­şa­rı atıl­ma­sı­na “maz­ma­za”, üç de­fa da bu­ru­nun yu­mu­şa­ğı­na ka­dar su alın­ma­sı­na ise “is­tin­şak” de­ni­lir. Ha­dis­te şöy­le bu­yu­ru­lur: “Siz­den her kim, ab­dest al­ma­ya ha­zır­la­nır, son­ra da, maz­maza, is­tin­şak ve is­tin­sar (bu­ru­na alı­nan su­yu dı­şa­rı çı­kar­mak) ya­par­sa şüp­he­siz, su ile be­ra­ber ağ­zı­nın ve bur­nu­nun gü­nah­la­rı dö­kü­lür, gi­der.”50

Ağız ve bu­ru­na her su al­ma­da, alı­nan su ye­ni­le­nir. Böy­le­ce ağız ve bu­ru­nun içe­ri­si yı­ka­nıl­mış ve kul­la­nı­la­cak su­yun ta­dı, ko­ku­su an­la­şıl­mış olur.

5) Maz­ma­za ve is­tin­şak­ta mü­ba­la­ğa et­mek. Su, maz­ma­za­da bo­ğa­za iner, is­tin­şak­ta bur­nun ka­tı ye­ri­ne ka­dar var­dı­rı­lır. Fa­kat oruç­lu kim­se­ler mü­ba­la­ğa yap­maz­lar.

Ağız ve bu­ru­na su ver­me­de ter­tip, üç­le­me, su­yu ye­ni­le­me, sağ eli kul­lan­ma, gar­ga­ra ve oruç­lu ol­ma­ya­nın bu­run yu­mu­şa­ğı­nı aşa­rak mü­ba­la­ğa yap­ma­sı mü­ek­ked sün­net­ler­den­dir.51

6) Mis­vak Kul­lan­mak: Sivâk (misvâk) söz­lük­te oğ­mak, oğuş­tur­mak ve bu­nu yap­mak için kul­la­nı­lan alet an­la­mı­na ge­lir. Te­rim ola­rak; diş­ler­de ve diş­le­rin çev­re­sin­de bu­lu­nan sa­rı­lık ve kir­li­lik­le­rin gi­de­ril­me­si ama­cıy­la mis­vak (arâk) ağa­cın­dan ya­pıl­mış çu­bu­ğun ve­ya bu işi gö­re­cek sa­bun ve fır­ça gi­bi şey­le­rin kul­la­nıl­ma­sı de­mek­tir.

Her ab­dest alış­ta ağız ve diş­le­rin te­miz­len­me­si hem ağız ve mi­de ile il­gi­li pek çok has­ta­lık­lar için ön­le­yi­ci ted­bir, hem de Al­lah’ın rı­za­sı­na se­bep­tir. Hz. Pey­gam­ber (s.a.s) şöy­le bu­yur­muş­tur: “Mis­vak ağ­zın te­miz­li­ği, Rab­bin de ra­zı­lı­ğı­dır.”52 “Eğer üm­me­ti­me ağır gel­me­sin­den kork­ma­say­dım, her na­maz ön­ce­sin­de mis­vak kul­lan­ma­la­rı­nı em­re­der­dim.” Ah­med b. Han­bel’in bir ri­va­ye­tin­de; “Her bir ab­dest­le bir­lik­te mis­vak kul­lan­ma­la­rı­nı em­re­der­dim.” şek­lin­de­dir.53

Mis­vak bu­lun­maz ve­ya kul­la­nıl­ma­sı diş­le­ri ka­na­tır­sa, sa­bun, diş fır­ça­sı ve­ya par­mak yar­dı­mıy­la ya­pı­la­cak te­miz­lik de ye­ter­li olur. An­cak mis­vak­la ağız ve diş te­miz­li­ği­nin, baş­ka tür­lü te­miz­lik­ler­den üs­tün ol­du­ğu tıb ba­kı­mın­dan da be­lir­len­miş­tir. Di­ğer yan­dan mis­vak yal­nız ab­dest ve­ya na­maz­la­ra mah­sus de­ğil­dir, kul­la­nıl­ma­sı her za­man müs­tah­sen gö­rül­müş­tür.54

7) Ter­ti­bi gö­zet­mek: Ab­dest aza­la­rı­nın âyetteki sı­ra­ya gö­re ar­dar­da, ya­ni ön­ce yü­zün, son­ra kol­la­rın yı­kan­ma­sı, son­ra ba­şın mes­he­dil­me­si, son­ra da ayak­la­rın yı­kan­ma­sı­dır. Ayak­lar­da mest var­sa, mes­he­di­lir. Bu sı­ra­nın gö­ze­til­me­me­si ha­lin­de yi­ne ab­dest sa­hih olur, fa­kat sün­ne­te ay­kı­rı dü­şer.

Şâfiî ve Hanbelîlere gö­re ab­dest­te sı­ra­nın gö­ze­til­me­si farz­dır.55

8) Ab­des­te sağ ta­raf­lar­dan baş­la­mak: Sağ kol sol kol­dan ön­ce, sağ ayak da sol ayak­dan ön­ce yı­ka­nır. Hz. Âişe (r. anhâ)’den şöy­le de­di­ği nak­le­dil­miş­tir: “Rasûlullah (s.a.s) ayak­ka­bı giy­me­de, saç ta­ra­ma­da, te­miz­lik­te ve her işin­de sağ­dan baş­la­ma­yı se­ver­di.”56 Ha­dis-i şe­rif­te sa­yı­lan­lar ör­nek ka­bi­lin­den­dir. Be­de­nin di­ğer yer­le­rin­de de yı­ka­ma­ya sağ ta­raf­tan baş­la­nır. Sağ­dan baş­la­mak her şey­de sün­net­tir.

9) Ab­dest uzuv­la­rı­nı üçer de­fa yı­ka­mak: Bu üç de­fa yı­ka­ma­nın bi­rer de­fa­sı farz, di­ğer iki­şer de­fa­sı da sün­net­tir. Üç­ten faz­la ve­ya ek­sik yı­ka­mak sün­ne­te ay­kı­rı­dır. An­cak şüp­he­den kur­tul­mak ve­ya su­yun az­lı­ğı gi­bi bir se­bep bu­lu­nur­sa bu du­rum müs­tes­na­dır.

Hz. Pey­gam­ber (s.a.s), bir de­fa ab­dest al­mış; “Bu, Al­lah’ın, ken­di­si ile ame­li ka­bul et­ti­ği ab­dest­tir.” bu­yur­muş, iki­şer de­fa yı­ka­ya­rak ab­dest al­mış; “Bu, Al­lah’ın, ken­di­si ile, ec­ri iki­ye kat­la­dı­ğı­dır.” bu­yur­muş, bun­dan son­ra üçer de­fa yı­ka­ya­rak al­dı­ğı ab­dest­ten son­ra da; “Bu, be­nim ve ben­den ön­ce­ki pey­gam­ber­le­rin ab­des­ti­dir.” bu­yur­muş­tur.57

Ço­ğu fa­kih­le­re gö­re ba­şı bir de­fa mes­het­mek ye­ter­li­dir. Çün­kü pek çok ha­dis­te, Al­lah Rasûlünün di­ğer uzuv­la­rı­nı iki ve­ya üç de­fa yı­ka­dı­ğı be­lir­ti­lir­ken, ba­şa bir de­fa me­sih yap­tı­ğı be­lir­til­miş­tir.58 Yal­nız Şâfiîler ba­şa üç de­fa mes­hin sün­net ol­du­ğu gö­rü­şün­de­dir. On­lar, Hz. Enes (r.a)’den nak­le­di­len “Üç da­ha fa­zi­let­li­dir” sö­zü ile, ba­zı sa­ha­be uy­gu­la­ma­sı­na da­ya­nır­lar.59

10) Ab­dest­te el­le­ri ve­ya ayak­la­rı yı­ka­ma­ya par­mak uç­la­rın­dan baş­la­mak.

11) Par­mak­la­rı hilâllemek. Ab­dest­te, el­le­rin par­mak­la­rı bir­bi­ri­ne so­ku­la­rak, ayak par­mak­la­rı ise el par­mak­la­rın­dan bi­ri­si ara­la­rın­dan gez­di­ri­le­rek, ara­lar­da ku­ru ye­rin kal­ma­ma­sı sağ­la­nır. Par­mak­la­rı akar­su­ya sok­mak da hilâlelleme ye­ri­ne ge­çer. Hz. Pey­gam­ber şöy­le bu­yur­muş­tur: “Par­mak­la­rı­nı­zın ara­sı­nı hilâlleyiniz ki, on­la­rın ara­sı­na ce­hen­nem ate­şi gir­me­sin ve on­la­rı hilâllemesin.”60

12) Sa­ka­lı hilâllemek: Ab­dest alır­ken sık sa­ka­lı bu­lu­nan­la­rın sa­kal­la­rı­nı, par­mak­la­rı­nı sa­ka­lın içi­ne so­ka­rak alt ta­raf­tan üst ta­ra­fa doğ­ru ha­re­ket et­tir­me­si­ne hilâlleme de­nir. Kı­sa ve sey­rek sa­ka­lın al­tı­na su ko­lay gi­re­ce­ği için yı­ka­ma ye­ter­li olur. Ha­dis­te: “Müş­rik­le­re mu­ha­le­fet edin, bı­yık­la­rı kı­sal­tın, sa­ka­lı uza­tın.”61 bu­yu­rul­muş­tur. Hz. Pey­gam­ber’in ab­dest­te bir avuç suy­la sa­ka­lı­nı hilâllediği ve “Rab­bim ba­na bu şe­kil­de em­ret­ti” de­di­ği nak­le­di­lir.62

13) Ba­şın ta­ma­mı­nı bir su ile mes­het­mek: Bu­na “kap­la­ma mesh” de­nir. Ab­dest alan kim­se ıs­lak olan iki avu­cu­nu ve par­mak­la­rı­nı ba­şı­nın ön kıs­mın­dan baş­la­ya­rak ar­ka kıs­mı­na ka­dar, ba­şın ta­ma­mı­nı kap­la­ya­cak bir şe­kil­de ar­ka­ya doğ­ru çe­ke­rek mes­he­der. Bu sün­net­tir.63

14) Ku­lak­la­rı mes­het­mek: Ço­ğu fa­kih­le­re gö­re, ye­ni bir su ile ku­lak­la­rın iç­ten ve dış­tan mes­hi sün­net­tir. De­lil; Ab­dul­lah b. Zeyd’den nak­le­di­len şu ha­dis­tir: “O, Rasûlullah (s.a.s)’i ab­dest alır­ken gör­dü, ba­şı­nı mes­he­der­ken kul­lan­dı­ğı su­dan baş­ka ku­lak­la­rı için de su al­dı.”64 Hanbelîler; “Ku­lak­lar baş­tan­dır”65 ha­di­si­ne da­ya­na­rak bu mes­hi va­cip ka­bul et­ti­ler. An­cak bu ha­dis ehl-i ilim ta­ra­fın­dan za­yıf sa­yıl­mış­tır.66

15) Ab­dest uzuv­la­rı­nı, üze­ri­ne dö­kü­len su ile ov­mak: Fa­kih­le­rin ço­ğun­lu­ğu­na gö­re ov­ma sün­net­tir. Çün­kü ab­dest âyetinde em­re­dil­me­miş, sün­net­te de açık­lık­la sa­bit ol­ma­mış­tır. Malikîler ise ov­ma­yı farz sa­yar­lar.67

16) Ab­dest uzuv­la­rı­nı ara ver­mek­si­zin yı­ka­mak: Ya­ni he­nüz bi­ri ku­ru­ma­dan, di­ğe­ri­ni yı­ka­ma­ya baş­la­mak. Bu­na “muvâlât” ve­ya “vilâ” de­nir. Aşı­rı sı­cak yü­zün­den, yı­ka­nan uz­vun he­men ku­ru­ma­sı muvâlâtı et­ki­le­mez. Ba­zı fa­kih­le­re gö­re, muvâlâttan mak­sat, ab­dest ara­sın­da baş­ka bir iş­le uğ­raş­ma­mak­tır. Hanefî ve Şâfiîler muvâlâtı sün­net sa­yar­ken, Malikî ve Hanbelîler farz ka­bul eder­ler.68

17) Boy­nu mes­het­mek: Ba­şı ve ku­lak­la­rı mes­het­tik­ten son­ra iki elin ar­ka­la­rı ile ve üçer par­mak­la ye­ni bir su al­ma­ya ge­rek ol­mak­sı­zın bo­yun mes­he­di­lir. Bo­ğa­zı mes­het­mek bid’at­tir. Ba­zı kay­nak­lar­da, boy­nu mes­het­mek, müs­te­hap ve­ya men­dup­lar ara­sın­da zik­re­dil­miş­tir.69



D - Ab­des­tin Âdâbı:

Hanefîler men­dup an­la­mın­da “edeb” ve ço­ğu­lu “âdâb” te­ri­mi­ni kul­lan­dı­lar. Edeb ve­ya mendûp, Rasûlullah (s.a.s)’ın bir ve­ya iki de­fa yap­tı­ğı ve de­vam­lı ola­rak iş­le­me­di­ği fi­il­ler­dir. Hük­mü; iş­len­di­ği za­man se­va­bın ol­ma­sı, ter­ke­dil­di­ğin­de ise kı­na­ma­nın bu­lun­ma­ma­sı­dır. Mâlikîler ise, bu fi­il­ler için men­dup ve­ya âdâb ye­ri­ne “fa­zi­let”, “has­let” ve “müs­te­hab” te­rim­le­ri­ni kul­la­nır­lar.

Sün­net­le men­dup ve­ya müs­te­hap ara­sın­da­ki fark şu­dur: Sün­net, şârî’-i hakîmin ya­pıl­ma­sı­nı te’kid et­ti­ği ve de­ğe­ri­ni yük­selt­ti­ği şey­dir. Men­dup ve­ya müs­te­hap ise, Şârî'in ke­sin ol­mak­sı­zın, ya­pıl­ma­sı­nı is­te­di­ği ve ya­pıl­ma­sı­nı ha­fif tut­tu­ğu şey­dir. Bun­lar­dan her­bi­ri­ni ya­pan se­vap alır ve ter­ke­de­ne ce­za ve­ril­mez.

Ab­des­tin baş­lı­ca edep­le­ri şun­lar­dır:

1) Ab­dest alır­ken kıb­le­ye yö­nel­miş ola­rak bu­lun­mak. Çün­kü kıb­le yön­le­rin en şe­ref­li­si­dir ve ona dö­ne­rek ya­pı­lan du­a­nın ka­bul olu­na­ca­ğı umu­lur. Şâfiî ve Hanbelîler sün­net­le edep ara­sın­da bir fark gö­zet­me­dik­le­ri için kıb­le­ye dön­me­yi sün­net ka­bul eder­ler.

2) Da­ha va­kit gir­me­den ab­dest alıp na­ma­za ha­zır bu­lun­mak. Özür sa­hip­le­ri bun­dan müs­tes­na­dır.

3) Ab­dest alır­ken yük­sek­çe bir yer­de bu­lun­mak. Böy­le­ce, ab­dest su­la­rı­nın el­bi­se­ye sıç­ra­ma­sı ön­len­miş olur.

4) Bir özür bu­lun­ma­dık­ça ab­dest­te baş­ka­sın­dan yar­dım is­te­me­mek. An­cak baş­ka­sı ken­di ar­zu­su ile yar­dım­cı olur­sa âbâba ay­kı­rı bu­lun­maz. Mu­gi­re b. Şu’be’nin yol­cu­luk­ta Rasûlullah (s.a.s) ab­dest alır­ken, ona su dök­tü­ğü nak­le­di­lir.70

5) Ab­dest sı­ra­sın­da bir za­ru­ret bu­lun­ma­dık­ça baş­ka­sıy­la ko­nuş­ma­mak. Çün­kü ko­nuş­mak ab­dest ala­nı, du­a­dan alı­ko­yar.

6) Ab­dest alır­ken sı­kı ol­ma­yan par­mak yü­zük­le­ri­ni oy­nat­mak. Yü­zük dar­sa, oy­na­ta­rak al­tı­na su­yun gir­me­si­ni sağ­la­mak ge­re­kir. Ebu Ra­fi’ (r.a)’den, Rasûlulah (s.a.s)’in ab­dest alır­ken yü­zü­ğü­nü ha­re­ket et­tir­di­ği nak­le­dil­miş­tir.71

7) Ab­dest­te ağı­za ve bu­ru­na sağ el ile su ver­mek, sol el ile süm­kür­mek.

8) Ku­lak­la­rın iç kıs­mı­nı ıs­la­tıl­mış ser­çe par­ma­ğı ile mes­het­mek.

9) Boy­nu mes­het­mek. Hanefîlerde ter­cih edi­len gö­rü­şe gö­re, boy­nu mes­het­mek müs­te­hap ve­ya men­dup­tur. Çün­kü Tal­ha b. Mu­tar­rif’in ba­ba­sın­dan, onun da de­de­sin­den nak­let­ti­ği, Hz. Pey­gam­ber (s.a.s)’in boy­nu­nu mes­het­ti­ği­ne da­ir ha­dis za­yıf ka­bul edil­miş­tir.72 Bu yüz­den, fa­kih­le­rin ço­ğun­lu­ğu boy­nu mes­het­me­yi mek­ruh gör­müş­ler­dir.

10) Yü­zü yı­kar­ken, yüz ke­nar­la­rı­nı ve göz pı­nar­la­rı­nı yok­la­mak, su­yu dir­sek ve to­puk­la­rın yu­ka­rı­la­rı­na ka­dar ulaş­tır­mak. Ha­dis­te şöy­le bu­yu­rul­muş­tur: “Siz­ler ab­dest aza­la­rı­nı­zı yı­kar­ken ge­niş tut­tu­ğu­nuz için kı­ya­met gü­nün­de “el-Gur­ru’l-Muhaccelûn”su­nuz. Ar­tık siz­den hem yü­zü­nü, hem de el ve ayak­la­rı­nı yı­kar­ken ge­niş tu­ta­bi­len tut­ma­ya ça­lış­sın.”73 Mâlikîler ha­dis­te­ki “gur­re” laf­zı­nı “ab­dest” an­la­mın­da ala­rak, gur­re­nin uza­tıl­ma­sı­na iki an­lam ver­miş­ler­dir: Bi­rin­ci­si yı­ka­nan aza­sı­nın farz olan­dan faz­la­sı­nın yı­kan­ma­sı, di­ğe­ri ab­des­tin de­vam­lı tu­tul­ma­sı ve­ya de­vam­lı ab­dest­li bu­lu­nul­ma­ya ça­lı­şıl­ma­sı. On­la­ra gö­re, bi­rin­ci­si aşı­rı­ya kaç­ma se­be­biy­le mek­ruh, ikin­ci­si ise müs­te­hap­tır.74

11) Aza­la­rı yı­ka­ma­ya ye­te­cek ka­dar su al­mak, ne­hir ve­ya de­niz ke­na­rın­da bi­le su is­ra­fın­dan ka­çın­mak. Çün­kü su­yun is­ra­fı mek­ruh­tur.

12) Ab­dest al­dık­tan son­ra ke­li­me-i şe­ha­det ge­tir­mek ve dua oku­mak. Hanbelîler gu­sül­den son­ra da bu­nun men­dup ol­du­ğu­nu söy­le­miş­ler­dir.

https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0JjkQR-0-GEcJuK7Uj1W05i6Zhs1luqIicS30ErUrjStCB_y3kx7W23fH8pks-9Y08PtghwCraqW6yes8KmEnS0sKM6NcLX-AZmVl4hDarsVnv6Sg0wPS8lqp3LZ5laeCo_0bd7emHG8/s1600/7%C4%B1slak%C3%A7i%C3%A7ekler.jpg

Hiç yorum yok: