ABDEST VE ABDESTLE İLGİLİ KONULAR
A - Abdestin Tarifi ve Mahiyeti:
Abdest İslâm’da bazı ibadetlerin yerine getirilmesi için yapılan ve bizzat kendisi de ibadet olan temizlenme şeklidir. Belirli uzuvları usulüne göre yıkamaktan, ya da meshetmekten ibarettir. Abdeste, güzelliğinden ve temizliğe olan hizmetinden dolayı arapçada “vüdû” adı verilmiştir. Abdest kelimesi Farsça âb (su) ve dest (el) kelimelerinden oluşan ve “el suyu” anlamına gelen bileşik bir sözcüktür.
Abdest her şeyden önce bedenin en çok kirlenebilen ve mikroplara açık bulunan uzuvlarının belli aralıklarla yıkanmasını hedef alan, İslâm’ın emrettiği önemli bir ibadettir. Hz. Peygamber (s.a.s)’in abdest almadan hiç bir iş yapmadığı nakledilir.38 Ancak abdest her amel ve ibadet için değil, başta namaz olmak üzere bazı ibadetler için farz kılınmıştır. Abdestsiz bir kimse namaz kılamaz, Ka’be-i Muazzama’yı tavaf edemez, Kur’ân-ı Kerim’i ayrı bir kılıf bulunmadıkça eline alamaz. Kur’an’ın tam veya eksik bir âyetine bile el süremez. Bunlar haramdır. Fakat Kur’an’ı ezber olarak veya karşıdan Mushaf’a bakarak okuyabilir. Âkil ve bâliğ olan ve suyu kullanmaya gücü yeten her müslüman gerektiğinde abdestle yükümlü olur.
Abdest almakla dünyevî ve uhrevî birçok fazîlet ve güzellikler elde edilir. Allah’ın Rasûlü (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu şekilde namaz kılarsa, geçmiş günahları mağfiret olunur.”39 “Bir kimse abdest alıp, yüzünü yıkayınca, yüzündeki âzâlarının işlediği bütün günahları, el ve ayaklarını yıkadığında, bunlarla işlediği günahları su damlalarıyla birlikte akıp gider ve kendisi de tertemiz olur.”40
B - Abdestin Farzları:
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Ey iman edenler, namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinizle birlikte ellerinizi yıkayın. Başınızı meshedin. Her iki topuğunuzla birlikte ayaklarınızı da (yıkayın)...”41 Âyette şu dört farz belirlenmektedir:
1) Yüzü Yıkamak:
Yüzün bir defa yıkanması farzdır. Yüzün sınırları saçın bittiği yerden sakal veya çene altına ve kulakların köklerine kadar olan bölümdür. Sakal, bıyık ve kaşların altına suyun ulaşması gerekir.
2) Kolları Yıkamak:
İki elleri dirsekler ile birlikte bir defa yıkamak farzdır. Parmaklarda dar ve altına suyu geçirmeyen yüzük varsa, bunun mutlaka oynatılması ve altına suyun geçmesi sağlanmalıdır
3) Başa Meshetmek:
Başın dörtte bir mikdarına ıslak bir el ile veya başka bir yerde kullanılmamış temiz bir yaşlıkla bir defa meshetmek farzdır. Başın “nâsiye” denilen ön tarafına meshedilmesi daha faziletlidir. Meshedilen yer iki kulağın üstüdür. Bu kısımdaki saçların üzerine meshedilmesi yeterlidir.
Mugire b. Şu’be şöyle demiştir: “Peygember (s.a.s) abdest aldı, başının önünü, sarığının üzerini ve mestlerini meshetti.”42
İmam Şâfiî baştan mesih miktarının bir saç teli olabileceğini söylerken, Mâlikîler ve tercih edilen görüşte Hanbelîler bütün başın meshini vacip görürler.43 Diğer yandan Hanbelîlere göre, kadının başının ön kısmını meshetmesi yeterlidir.
4) Ayakları Yıkamak:
Ayakları iki topuklarla birlikte bir defa yıkamak farzdır. Hz. Peygamber; “Vay ateşten o topukların haline..”44 buyurarak, ayakların topuklarla birlikte yıkanması gereğine dikkat çekmiştir.
Hanefîler dışındaki çoğunluk fakîhler, abdeste, sünnetten delillerle başka farzlar da ilâve ettiler. Şâfiî ve Hanbelîler abdest âyetindeki sırayı (tertib) gözetmeyi, Mâlikî ve Hanbelîler (muvâlâtı) ardarda yapmayı, Mâlikîler ovmayı ve Hanefîler dışındaki bütün mezhepler “niyeti” abdestin farzı olarak kabul ederler.45
C - Abdestin Sünnetleri:
Hanefîlere göre sünnetle mendub arasında fark vardır. Sünnet, müekked olanı ifade eder ve farz olmaksızın devamlı tutulan yoldur. Yani, Hz. Peygamber’in devam ettiği, bazan da özürsüz olarak terkettiği şeydir. Hükmü: Yapıldığında sevap, terkedildiğinde ceza olmasıdır.
Mendub veya mustehap ise Hz. Peygamber (s.a.s)’in devamlı yapmadığı şeydir. Mendup amellere burada “âdâb” terimi kullanılacaktır. Tekili “edep”dir. Menduba uyulunca sevap vardır. Terkedilince kınama söz konusu olmaz.
Abdestin sünnetleri şunlardır:
1) Niyet etmek: Abdesti namaz kılmak, abdestsizliği gidermek veya Cenâb-ı Hakk’ın emrini yerine getirmek niyetiyle almaktır. Dil ile: “Niyet ettim, Allah rızası için abdest almaya” denilmesi müstehaptır. Hanefîler dışındaki çoğunluk fakihlere göre ise niyet farzdır.
Hanefîler abdest âyetinde veya hadislerde abdestte niyetten söz edilmemesini delil getirmişler, ayrıca namazın diğer necasetten taharet ve setr-i avret gibi şartlarında da niyetin bir şart olmayışına kıyas yapmışlardır. Diğer mezhepler ise, Hz. Peygamber’in; “Ameller niyetlere göredir.”46 hadisi yanında, namaz ve teyemmümde niyetin farz oluşuna kıyas etmişlerdir. Ayrıca, ibadette ihlâsın gerçekleşmesi ve abdestin namaz için emredilmiş olması onların diğer dayandığı delillerdendir.47
Niyetin vakti elleri veya yüzü yıkamaya başlama zamanıdır.
2) Abdeste başlarken önce temiz olan elleri bileklere kadar yıkamak. Temiz olmayan elleri önce yıkamak ise, diğer uzuvları kirletmemesi için farzdır. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz uykusundan kalkınca, su kabına sokmadan önce elini yıkasın. Çünkü elinin nerede kaldığını bilemez.”48
3) Abdeste “Eûzü” ve “besmele” ile başlamak. Allah’ın elçisi şöyle buyurmuştur: “Kim abdest alır, besmele çekerse bütün bedeni için temizleyici olur. Kim de abdest alır da Allah’ın adını anmazsa, sadece abdest azaları için temizleyici olur.”49
4) Mazmaza ve İstinşak: Elleri yıkadıktan sonra önce üç defa ağıza su alınıp çalkalanması ve dışarı atılmasına “mazmaza”, üç defa da burunun yumuşağına kadar su alınmasına ise “istinşak” denilir. Hadiste şöyle buyurulur: “Sizden her kim, abdest almaya hazırlanır, sonra da, mazmaza, istinşak ve istinsar (buruna alınan suyu dışarı çıkarmak) yaparsa şüphesiz, su ile beraber ağzının ve burnunun günahları dökülür, gider.”50
Ağız ve buruna her su almada, alınan su yenilenir. Böylece ağız ve burunun içerisi yıkanılmış ve kullanılacak suyun tadı, kokusu anlaşılmış olur.
5) Mazmaza ve istinşakta mübalağa etmek. Su, mazmazada boğaza iner, istinşakta burnun katı yerine kadar vardırılır. Fakat oruçlu kimseler mübalağa yapmazlar.
Ağız ve buruna su vermede tertip, üçleme, suyu yenileme, sağ eli kullanma, gargara ve oruçlu olmayanın burun yumuşağını aşarak mübalağa yapması müekked sünnetlerdendir.51
6) Misvak Kullanmak: Sivâk (misvâk) sözlükte oğmak, oğuşturmak ve bunu yapmak için kullanılan alet anlamına gelir. Terim olarak; dişlerde ve dişlerin çevresinde bulunan sarılık ve kirliliklerin giderilmesi amacıyla misvak (arâk) ağacından yapılmış çubuğun veya bu işi görecek sabun ve fırça gibi şeylerin kullanılması demektir.
Her abdest alışta ağız ve dişlerin temizlenmesi hem ağız ve mide ile ilgili pek çok hastalıklar için önleyici tedbir, hem de Allah’ın rızasına sebeptir. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Misvak ağzın temizliği, Rabbin de razılığıdır.”52 “Eğer ümmetime ağır gelmesinden korkmasaydım, her namaz öncesinde misvak kullanmalarını emrederdim.” Ahmed b. Hanbel’in bir rivayetinde; “Her bir abdestle birlikte misvak kullanmalarını emrederdim.” şeklindedir.53
Misvak bulunmaz veya kullanılması dişleri kanatırsa, sabun, diş fırçası veya parmak yardımıyla yapılacak temizlik de yeterli olur. Ancak misvakla ağız ve diş temizliğinin, başka türlü temizliklerden üstün olduğu tıb bakımından da belirlenmiştir. Diğer yandan misvak yalnız abdest veya namazlara mahsus değildir, kullanılması her zaman müstahsen görülmüştür.54
7) Tertibi gözetmek: Abdest azalarının âyetteki sıraya göre ardarda, yani önce yüzün, sonra kolların yıkanması, sonra başın meshedilmesi, sonra da ayakların yıkanmasıdır. Ayaklarda mest varsa, meshedilir. Bu sıranın gözetilmemesi halinde yine abdest sahih olur, fakat sünnete aykırı düşer.
Şâfiî ve Hanbelîlere göre abdestte sıranın gözetilmesi farzdır.55
8) Abdeste sağ taraflardan başlamak: Sağ kol sol koldan önce, sağ ayak da sol ayakdan önce yıkanır. Hz. Âişe (r. anhâ)’den şöyle dediği nakledilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s) ayakkabı giymede, saç taramada, temizlikte ve her işinde sağdan başlamayı severdi.”56 Hadis-i şerifte sayılanlar örnek kabilindendir. Bedenin diğer yerlerinde de yıkamaya sağ taraftan başlanır. Sağdan başlamak her şeyde sünnettir.
9) Abdest uzuvlarını üçer defa yıkamak: Bu üç defa yıkamanın birer defası farz, diğer ikişer defası da sünnettir. Üçten fazla veya eksik yıkamak sünnete aykırıdır. Ancak şüpheden kurtulmak veya suyun azlığı gibi bir sebep bulunursa bu durum müstesnadır.
Hz. Peygamber (s.a.s), bir defa abdest almış; “Bu, Allah’ın, kendisi ile ameli kabul ettiği abdesttir.” buyurmuş, ikişer defa yıkayarak abdest almış; “Bu, Allah’ın, kendisi ile, ecri ikiye katladığıdır.” buyurmuş, bundan sonra üçer defa yıkayarak aldığı abdestten sonra da; “Bu, benim ve benden önceki peygamberlerin abdestidir.” buyurmuştur.57
Çoğu fakihlere göre başı bir defa meshetmek yeterlidir. Çünkü pek çok hadiste, Allah Rasûlünün diğer uzuvlarını iki veya üç defa yıkadığı belirtilirken, başa bir defa mesih yaptığı belirtilmiştir.58 Yalnız Şâfiîler başa üç defa meshin sünnet olduğu görüşündedir. Onlar, Hz. Enes (r.a)’den nakledilen “Üç daha faziletlidir” sözü ile, bazı sahabe uygulamasına dayanırlar.59
10) Abdestte elleri veya ayakları yıkamaya parmak uçlarından başlamak.
11) Parmakları hilâllemek. Abdestte, ellerin parmakları birbirine sokularak, ayak parmakları ise el parmaklarından birisi aralarından gezdirilerek, aralarda kuru yerin kalmaması sağlanır. Parmakları akarsuya sokmak da hilâlelleme yerine geçer. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Parmaklarınızın arasını hilâlleyiniz ki, onların arasına cehennem ateşi girmesin ve onları hilâllemesin.”60
12) Sakalı hilâllemek: Abdest alırken sık sakalı bulunanların sakallarını, parmaklarını sakalın içine sokarak alt taraftan üst tarafa doğru hareket ettirmesine hilâlleme denir. Kısa ve seyrek sakalın altına su kolay gireceği için yıkama yeterli olur. Hadiste: “Müşriklere muhalefet edin, bıyıkları kısaltın, sakalı uzatın.”61 buyurulmuştur. Hz. Peygamber’in abdestte bir avuç suyla sakalını hilâllediği ve “Rabbim bana bu şekilde emretti” dediği nakledilir.62
13) Başın tamamını bir su ile meshetmek: Buna “kaplama mesh” denir. Abdest alan kimse ıslak olan iki avucunu ve parmaklarını başının ön kısmından başlayarak arka kısmına kadar, başın tamamını kaplayacak bir şekilde arkaya doğru çekerek mesheder. Bu sünnettir.63
14) Kulakları meshetmek: Çoğu fakihlere göre, yeni bir su ile kulakların içten ve dıştan meshi sünnettir. Delil; Abdullah b. Zeyd’den nakledilen şu hadistir: “O, Rasûlullah (s.a.s)’i abdest alırken gördü, başını meshederken kullandığı sudan başka kulakları için de su aldı.”64 Hanbelîler; “Kulaklar baştandır”65 hadisine dayanarak bu meshi vacip kabul ettiler. Ancak bu hadis ehl-i ilim tarafından zayıf sayılmıştır.66
15) Abdest uzuvlarını, üzerine dökülen su ile ovmak: Fakihlerin çoğunluğuna göre ovma sünnettir. Çünkü abdest âyetinde emredilmemiş, sünnette de açıklıkla sabit olmamıştır. Malikîler ise ovmayı farz sayarlar.67
16) Abdest uzuvlarını ara vermeksizin yıkamak: Yani henüz biri kurumadan, diğerini yıkamaya başlamak. Buna “muvâlât” veya “vilâ” denir. Aşırı sıcak yüzünden, yıkanan uzvun hemen kuruması muvâlâtı etkilemez. Bazı fakihlere göre, muvâlâttan maksat, abdest arasında başka bir işle uğraşmamaktır. Hanefî ve Şâfiîler muvâlâtı sünnet sayarken, Malikî ve Hanbelîler farz kabul ederler.68
17) Boynu meshetmek: Başı ve kulakları meshettikten sonra iki elin arkaları ile ve üçer parmakla yeni bir su almaya gerek olmaksızın boyun meshedilir. Boğazı meshetmek bid’attir. Bazı kaynaklarda, boynu meshetmek, müstehap veya menduplar arasında zikredilmiştir.69
D - Abdestin Âdâbı:
Hanefîler mendup anlamında “edeb” ve çoğulu “âdâb” terimini kullandılar. Edeb veya mendûp, Rasûlullah (s.a.s)’ın bir veya iki defa yaptığı ve devamlı olarak işlemediği fiillerdir. Hükmü; işlendiği zaman sevabın olması, terkedildiğinde ise kınamanın bulunmamasıdır. Mâlikîler ise, bu fiiller için mendup veya âdâb yerine “fazilet”, “haslet” ve “müstehab” terimlerini kullanırlar.
Sünnetle mendup veya müstehap arasındaki fark şudur: Sünnet, şârî’-i hakîmin yapılmasını te’kid ettiği ve değerini yükselttiği şeydir. Mendup veya müstehap ise, Şârî'in kesin olmaksızın, yapılmasını istediği ve yapılmasını hafif tuttuğu şeydir. Bunlardan herbirini yapan sevap alır ve terkedene ceza verilmez.
Abdestin başlıca edepleri şunlardır:
1) Abdest alırken kıbleye yönelmiş olarak bulunmak. Çünkü kıble yönlerin en şereflisidir ve ona dönerek yapılan duanın kabul olunacağı umulur. Şâfiî ve Hanbelîler sünnetle edep arasında bir fark gözetmedikleri için kıbleye dönmeyi sünnet kabul ederler.
2) Daha vakit girmeden abdest alıp namaza hazır bulunmak. Özür sahipleri bundan müstesnadır.
3) Abdest alırken yüksekçe bir yerde bulunmak. Böylece, abdest sularının elbiseye sıçraması önlenmiş olur.
4) Bir özür bulunmadıkça abdestte başkasından yardım istememek. Ancak başkası kendi arzusu ile yardımcı olursa âbâba aykırı bulunmaz. Mugire b. Şu’be’nin yolculukta Rasûlullah (s.a.s) abdest alırken, ona su döktüğü nakledilir.70
5) Abdest sırasında bir zaruret bulunmadıkça başkasıyla konuşmamak. Çünkü konuşmak abdest alanı, duadan alıkoyar.
6) Abdest alırken sıkı olmayan parmak yüzüklerini oynatmak. Yüzük darsa, oynatarak altına suyun girmesini sağlamak gerekir. Ebu Rafi’ (r.a)’den, Rasûlulah (s.a.s)’in abdest alırken yüzüğünü hareket ettirdiği nakledilmiştir.71
7) Abdestte ağıza ve buruna sağ el ile su vermek, sol el ile sümkürmek.
8) Kulakların iç kısmını ıslatılmış serçe parmağı ile meshetmek.
9) Boynu meshetmek. Hanefîlerde tercih edilen görüşe göre, boynu meshetmek müstehap veya menduptur. Çünkü Talha b. Mutarrif’in babasından, onun da dedesinden naklettiği, Hz. Peygamber (s.a.s)’in boynunu meshettiğine dair hadis zayıf kabul edilmiştir.72 Bu yüzden, fakihlerin çoğunluğu boynu meshetmeyi mekruh görmüşlerdir.
10) Yüzü yıkarken, yüz kenarlarını ve göz pınarlarını yoklamak, suyu dirsek ve topukların yukarılarına kadar ulaştırmak. Hadiste şöyle buyurulmuştur: “Sizler abdest azalarınızı yıkarken geniş tuttuğunuz için kıyamet gününde “el-Gurru’l-Muhaccelûn”sunuz. Artık sizden hem yüzünü, hem de el ve ayaklarını yıkarken geniş tutabilen tutmaya çalışsın.”73 Mâlikîler hadisteki “gurre” lafzını “abdest” anlamında alarak, gurrenin uzatılmasına iki anlam vermişlerdir: Birincisi yıkanan azasının farz olandan fazlasının yıkanması, diğeri abdestin devamlı tutulması veya devamlı abdestli bulunulmaya çalışılması. Onlara göre, birincisi aşırıya kaçma sebebiyle mekruh, ikincisi ise müstehaptır.74
11) Azaları yıkamaya yetecek kadar su almak, nehir veya deniz kenarında bile su israfından kaçınmak. Çünkü suyun israfı mekruhtur.
12) Abdest aldıktan sonra kelime-i şehadet getirmek ve dua okumak. Hanbelîler gusülden sonra da bunun mendup olduğunu söylemişlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder